top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Bir okur musunuz yoksa koleksiyoner mi?

Zeliha Tamer Uçar, Carlos Maria Dominguez’in Kâğıt Ev adlı kitabı üzerine yazdı: "Kâğıt Ev’i özel kılan hikâyede ne anlatıldığından çok yazarın ironik ve şiirsel diliyle okuyucusunu oluşturduğu kurmaca dünyanın içinde tutma gücüdür. Kitabın tamamındaki cümlelerde şiirsel bir ritim hissedilmekte ve yazar ustaca okuyucusunu hayal ettirdiği şeye inandırmakta."


Zeliha Tamer Uçar



23 Nisan 1955 yılında Buenos Aires'te doğan Arjantinli yazar, gazeteci Carlos Maria Dominguez’in kariyer hayatı Arjantin'in Kriz dergisinde başlar. Edebiyat eleştirmenliği de yapan Dominguez; roman, kısa öykü, biyografi ve oyun gibi farklı edebi türlerde yaklaşık yirmi kitap yazdı. Yazar’ın Kâğıt Ev ve Waldemar Hansen’in Ani Ölümü isimli iki kitabı dilimize çevrilmiştir. Yazar 1989 yılından beri hayatını Montevideo’da sürdürmektedir.


Kitap almak için bir kitapçıya gittiğimde, önceden belirlediğim bir listem yoksa, çoğumuzun yaptığı gibi ben de önce arka kapakta yazılanları, sonra kitabın ilk birkaç sayfasını okuyarak alacağım kitaba karar vermeye çalışırım. Kâğıt Ev de okuduğum ilk birkaç paragrafla beni içine çeken özel bir kitap oldu. Merak duygusunu tetikleyen bu birkaç paragraf ironik bir şiirsellikle okuyucuyu Kâğıt Ev’i almaya davet ediyor. 


1998 ilkbaharında Bluma Lennon, Soho’daki bir kitapçıdan Emily Dickinson’ın Şiirler’inin eski bir baskısını aldı ve ilk köşe başında, tam da ikinci şiiri okumaya başladığında bir arabanın altında kaldı.

Kitaplar insanların kaderini değiştirir. Kimileri Malezya Kaplanı’nı okuyup uzak diyarlardaki üniversitelerde edebiyat profesörü oldu. Siddhattha binlerce gencin Hinduizm’e merak salmasını sağladı, Hemingway onları sporcu yaptı, Dumas binlerce kadının hayatını altüst ettiyse de yemek kitapları sayesinde intihardan kurtulanların sayısı hiç de az değildi. Ne var ki Bluma kitap kurbanlarından biri oldu.

Ama tek kurban o değildi. Antik diller profesörü yaşlı Leonard Wood kütüphanesindeki raftan kafasına düşen beş ciltlik Britannica Ansiklopedisi ile felç oldu; arkadaşım Richard, William Faulkner’ın raftaki Abşalam Abşalom!’una ulaşmaya çalışırken düşüp bacağını kırdı. Buenos Aires’ten başka bir arkadaş bir halk kütüphanesinin bodrum katındaki arşivleri incelerken tüberküloza yakalandı… 


İçinde yaşadığımız dijital çağ bize tabletlerden kitap okuma imkânı sunsa da neyse ki hâlâ kitapseverler kitabın kendine has kokusundan; sayfaları çevirerek, benim gibi satırları çizerek kitap okuma keyfinden vazgeçmemekte kararlılar. Bir uçta kitap okumayı sevmeyen insanlar olsa da diğer uçta da kitap kurdu olmakla kalmayıp kitaplarla yaşayan insanlar var. Kâğıt Ev, kitaplara tutkuyla bağlı bir bibliyofil olan Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bluma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu bir yaşamın konu edildiği bir novella. Kitap uzun öykü şeklinde kaleme alınmış, yeni aldıkları kitaplara yer açma konusunda sıkıntı yaşayan bibliyofillerin işini kolaylaştırmak istercesine kısa tutulmuş ince bir kitap. Hayalle gerçeğin ustaca harmanlandığı Kâğıt Ev kütüphane raflarında çok yer kaplamıyor.


Cambridge Üniversitesi’nde akademisyen olan Bluma Lennon’un ölümünden sonra yerine atanan meslektaşının eline Bluma Lennon adına gönderilmiş bir zarf geçer. Cildi çimento tozuyla kaplı bu kitabın iç sayfasında Bluma’nın el yazısıyla kitabın Carlos’a ithaf edildiği yazılmaktadır. Aynı zamanda Bluma’nın yakın arkadaşı olan meslektaşında oluşan merak duygusu bir dedektif gibi konunun peşine düşmesine neden olur.


Bu araştırma onu Bluma ile bir konferansta tanışıp yakınlaştığı anlaşılan kitap koleksiyoncusu Carlos Bruer’e götürür. Araştırma süreciyle birlikte kitabın konusu genişlemeye başlar. Kâğıt Ev’i özel kılan hikâyede ne anlatıldığından çok yazarın ironik ve şiirsel diliyle okuyucusunu oluşturduğu kurmaca dünyanın içinde tutma gücüdür. Kitabın tamamındaki cümlelerde şiirsel bir ritim hissedilmekte ve yazar ustaca okuyucusunu hayal ettirdiği şeye inandırmakta.


Kitapta Carlos Bruer, Fransız yazarları mum ışığında okuma alışkanlığı edinmiş. Siz kitabınızı nasıl alırsınız? Çayla mı, kahveyle mi? Müzik eşliğinde sadece tepeden bir aydınlatma eşliğinde loş bir ortamda mı okursunuz? Yoksa masa başında ders çalışır gibi kitapta önemli gördüğünüz fikir cümlelerinin altını çizerek mi okursunuz benim gibi? Okuduğunuz kitaplarda sizi tetikleyen fikirler üzerine siz de bir yazı kaleme aldınız mı hiç? Kitap okumak için ne kadar zaman ayırırsınız? Bir kitabı okurken kitapta başka eserlere yapılan atıfları araştırır mısınız? Kâğıt Ev ince bir kitap ancak içinde onlarca esere atıflar yapılmış, bir kütüphanenin rafları arasında dolaşıyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. 


Yazar,

“İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla,”

diyor. Kütüphanemiz bizim zihin haritalarımızdır. Ben de hayalim olan bir kütüphane oluşturuyorum evimde. Bu kitap nasıl bir kütüphane oluşturmalıyım sorusunun üzerinde biraz daha düşünmeye sevk etti. Kütüphanemiz bizim zihin haritamızı oluşturduğuna göre, bizi besleyecek nitelikli kitaplar koymalıyız raflarımıza. Üzerinde çalıştığım konular üzerine okumalar yapıyorum sıklıkla. Araştırdığım konular hakkında daha önce yazılmış kitaplar üzerine ön araştırma yapmam gerekiyor. Tespit ettiğim kitaplar arasından da en etkin olanları alıp kütüphaneme kazandırıyorum. Böylece daha seçkin bir kütüphane oluşturulabilir kanaatindeyim. Zaman zaman da kütüphanemde elemeler yapıyorum. İlgi alanımın dışında kalmış ya da bir şekilde zihin haritama yeterli katkı sunmadığını gördüğüm kitapları raflardan daha iyilerine yer açmak için indiriyorum. Zamanın çok kıymetli olduğunu düşünürsek arkadaşımızı seçer gibi okuyacağımız kitabı da seçmeliyiz. Bu yaklaşım bizi elindeki yirmi bin kitapla oluşturduğu kütüphaneyi yönetemediği için evinin banyosunu dahi istila eden kitaplar nemden etkilenmesin diye yaz kış soğuk duş almak zorunda kalan Carlos Bruer gibi çaresiz bir bibliyofil olmaktan kurtarabilir.


Seda Ersavcı çevirisiyle 2015 yılında Jaguar Kitap’ın Türkçemize kazandırdığı Kâğıt Ev’de Dominguez,

“Bir okur zaten var olan yolda ilerleyen bir yolcudur. Ve bu yol sonsuzdur. Bir ömür yetmez bu yolda yürümeye,”

diyor. Kâğıt Ev, bu yolculukta soluklanmak için nitelikli bir durak.


KAĞIT EV

Carlos Maria Dominguez

Jaguar Kitap, 2015

Çeviri: Seda Ersavcı


bottom of page