top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Metis Kitap mart ayını yeni kitapları ile karşılıyor!

Mart ayında Metis Kitap bizi yenikitapları ile karşılıyor; aralarında Alexandre Seurat'ın Sakar romanı, Ülker Gökberk'in Hafıza Kazısı incelemesi de bulunuyor.

Alexandre Seurat

Sakar

Çeviri: Nesrin Demiryontan

“Kayıp ilanını gördüğüm zaman artık çok geç olduğunu anladım. O şiş yüzü ismi olmadan da tanırdım, o kısık gözleri ve o tuhaf gülümsemeyi; hiçbir şeyin yolunda gitmediği apaçıkken, ‘Her şey yolunda’ demeye çalışan o yorgun yüzü, bana düşmanca değilse de umutsuz gözlerle bakan, ulaşılmaz bir yere çekilmiş o yüzü; ‘Hiçbir şey yapamayacaksın’ diyen bakışı. Gerçekten de hiçbir şey yapamadığımı o gün anladım. Fotoğrafta iri ilmekli, beyaz bir hırka giymişti, boynundaki fular bluzunun üzerine sarkıyordu, uygunsuz bir kıyafet, sekiz yaşında bir çocuk kıyafeti değil, bir erişkinin kıyafeti; ama hepsinden öte, o tuhaf duruşu; kollarını kendine farklı bir hava vermeye çalışır gibi garip bir biçimde kavuşturmuştu. Fotoğraf bana, her tarafı acıdığı halde iyiymiş gibi görünmeye çalışan o dokunaklı halini hatırlatıyordu, acısı sakar hareketlerinden, gergin kollarından ve bacaklarından belli olduğu halde; içinde bir şeylerin paramparça olduğu hemen fark ediliyordu.”

Gıdanın Politik Ekolojisi

Hazırlayanlar: Fikret Adaman, Sena Akkoç

Kapsayıcı ve dönüştürücü gıda politikaları nasıl olmalıdır? Farklı kavramsal ve politik çerçeveler kimler tarafından hangi politik arka planlardan beslenerek hangi tarihsel bağlamda geliştiriliyor? Bu farklı yaklaşımlar egemen gıda sistemini nasıl sorunsallaştırıyor? Bu yaklaşımların gıda sisteminin geleceğine dair görüşleri ve önerdikleri yol haritaları neler? Gıda sistemindeki sorunları ve daha adil ve sürdürülebilir gıda politikalarına nasıl ulaşılabileceğini irdelemeyi amaçlayan kitabımız gıda konusunu politik ekolojiden toplumsal cinsiyet eşitliğine, sağlıktan beslenmenin sürdürülebilirliğine, agroekolojiden teknolojik gelişmelere çeşitli boyutlarıyla ele alıyor. Dünyada ve Türkiye’de gıda sisteminin yapısı ve işleyişi ile bunlardan doğan ekonomik, sosyal ve ekolojik sorunların, mücadelelerin ve çözüm arayışlarının tartışılabildiği bir zemin sunmayı hedefliyor. Sağlıklı, adil, sürdürülebilir ve krizlere dirençli bir gıda sistemine ulaşmanın yolu, gıdanın bir hak olarak ..


Hafıza Kazısı

Bilge Karasu’nun İstanbul’u Walter Benjamin’in Berlin’i

Ülker Gökberk

Çeviri: Kübra Kelebekoğlu

Bilge Karasu ile Walter Benjamin arasında bir bağ olabilir mi? Birbirinden farklı ve uzak görünen bu iki isim arasında ortak noktalar var mıdır? İkisini karşılaştırmak mümkün müdür? Hafıza Kazısı Bilge Karasu’nun Lağımlaranası ya da Beyoğlu başlığı altında toplanmış metinlerini Walter Benjamin’in Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin’de Çocukluk ve hafıza ile ilgili diğer metinleriyle birlikte okuyan ve Karasu’nun metinlerindeki tarihsel hafıza katmanlarını araştıran bir çalışma. Ülker Gökberk kişisel olarak da tanımış olduğu Bilge Karasu’nun anlatılarında kurmacayla birlikte var olan gerçeklik parçalarını bulup çıkarmaya çalışırken Lağımlaranası’nı kişisel ve kolektif hatıraların yansımış olabileceği bir Beyoğlu anlatısı olarak okuyor.


Güneşteki Adamlar

Gassan Kanafani

Çeviri: Mehmet Hakkı Suçin

Yolları Basra’daki bir kaçakçının yazıhanesinde kesişen üç Filistinlinin hikâyesi Güneşteki Adamlar. Göğsünü dayadığında sanki yerin kalbini duyacak kadar toprağa bağlı ihtiyar bir köylü, haksızlığa karşı mücadelesi zindanın yolunu gösterdiğinde kaçmaktan başka çaresi kalmayan genç eylemci ve okulu bırakıp gerçek dünyada “pişmek” zorunda kalan toy bir öğrenci. Kuveyt’e varıp, Körfez’in bu zengin ülkesinde çalışıp para kazanmaya başladıklarında yalnızca kendilerinin değil arkalarında bıraktıkları Filistin’in, ailelerinin, sevdiklerinin de talihini değiştirmeyi umuyorlar. Yola koyulduklarında, geride kalan acı hatıraların yanı sıra çölün dayanılmaz sıcağıyla da baş etmek zorundalar. Yolculuk sona erdiğinde Filistin’den, onun acılı tarihinden hiç uzaklaşamadıklarını görüyoruz.


Simone Weil Unutkanlar Krallığı’nda

Anne Waeles, Magali Dulain

Çeviri: Siren İdemen

Bir varmış bir yokmuş, bir Unutkanlar Krallığı varmış. Tepesinde Kafalar, ovasında Eller yaşarmış. Kafalar Eller’i yönetirmiş. Bir gün gelmiş, Eller artık çalışmamaya karar vermiş. Prenses Emel saraydan kaçmış ve neler olup bittiğini anlamak için yola koyulmuş. Bilin bakalım kiminle tanışmış?

Küçük Filozoflar Dizisi, 9-14 yaş çocukları için filozofların hikâyelerini anlatan çok güzel resimlenmiş kitaplardan oluşuyor. Diziyle çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmalarını, kendi sorularının peşinden gitme alışkanlığı kazanmalarını amaçlıyoruz. Simone Weil Unutkanlar Krallığı’nda dizinin yirmi dokuzuncu kitabı.

Hasan Turgut

Araziyi Düzleştirmek

Gülten Akın Şiirinde Ortaklığın İnşası

Hasan Turgut Gülten Akın’ın şiiri üstüne bu kapsamlı incelemesine, ortadan, “aktivizm dönemi” olarak düşünülebilecek orta döneminden başlıyor ve “keşif dönemi” denebilecek ilk dönemi ile “melez dönem” denebilecek son dönemini bu ortaya referansla anlamlandırmaya çalışıyor. “Dönemsel arayışların yön vermesiyle aldığı formlar değişse de daima acil ve meşru bir talep olarak gündeme taşınan eşitlik, gücünü artırır ve bu gücünü muhafaza etmeyi sürdürür. Buradan bakıldığında, Akın şiiri, herkes ve her şey için eşitlik kurmaya çalışan bir sistem uğruna verilen mücadelenin ve bu mücadeleye eşlik eden kaçınılmaz zorlukların izdüşümüne dönüşmektedir,” diyen Turgut, Gülten Akın’ın şiirindeki eşitlik ve ortaklık arayışını Bruno Latour’un aktör-ağ teorisi ve Kojin Karatani’nin izonomi kavramından yola çıkarak okuyor.


Pis İşler

ABD’de Hayati İşler ve Eşitsizliğin Gizli Bedeli

Eyal Press

Çeviri: Deniz Keskin

Toplu olarak yaşamanın parçası olan çeşitli “pis işler” var. Sadece ağır ve zor değil aynı zamanda adı kötüye çıkmış, yani saygınlıktan uzak sayılan işler. Geleneksel toplumlarda bu tür işleri yapanlara yönelik bariz dışlama mekanizmaları vardı. Bugünkü toplumlarımızda açıktan açığa böyle bir işleyiş olmasa da “pis işleri” yapanların toplumsal konumları daha iyi değil. Eskiden toplumların en yoksul çevrelerinin yaptığı bu işlerden bazılarını bugün Batılı toplumlarda daha ziyade göçmenler, bazılarını ise yine o toplumların dezavantajlı kesimleri yapıyor.


bottom of page