top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Güllü Kase

Sevgili kardeşim kim bilir hangi düşesin yanında söndürdü yine mumu. Onun da çiftleşme mevsimi hiç geçmediğinden yüzünü görmek için Aziz Patrick’e adaklar adamak şart oluyor bazı günlerde.


Müge Batırbek

Annem hep gözlerimin yeterince güzel olmadığını söylediği için bu sefer gözüm kapalı bir poz vermeyi uygun buldum. Yemek odası yerine yatak odasına koysunlar o zaman. Bana ne! Zaten uyuduk kaldık pozu da anca yatak odasında yerini bulur. Ressamın ısrarıyla odaya gelen tüm hizmetkarlar da tablonun figürasyonunda yerini aldı. Ben ise elimde tüy kalemim ve masa başında mektup yazarken poz vermeyi o kadar istemiştim ki! Resmen hayalimden fersah fersah uzaklaştırdı bu adam bizi. Yani kim hizmetkarlarıyla böyle bir pozun içinde mutlu olabilir ki?


Av sezonu başladığı için yakında babam büyük bir av partisi verecek. Sonrasında da her sene olduğu gibi şaşalı bir şölen tertiplenecek. Annem her zaman olduğu gibi menüde av etinden başka da alternatifler olması gerektiğine babamı ikna etmeye çalışıyor günlerdir. Babam ise annemi dinler görünüp aslında hiç de ilgilenmiyor içten içe. Her zamanki tantana işte. Sevgili kardeşim kim bilir hangi düşesin yanında söndürdü yine mumu. Onun da çiftleşme mevsimi hiç geçmediğinden yüzünü görmek için Aziz Patrick’e adaklar adamak şart oluyor bazı günlerde.


Aslında bu sabah kalktığımda ressamın şatoya geleceğini duyana kadar bambaşka planlarım vardı. Göl kenarında bir yürüyüş yapacaktım mesela. Sonra gelip şu günlerdir bitiremediğim kitabı okuyacak ve yazın nasılsa bir sevgilim olur diye bir aşk mektubu provası yapacaktım. Güllü kasede yüzümü uzun uzun yıkayacak ve tatlı düşlere dalmak için dinlenme odama çekilecektim. Ama efendim neymiş? Bu seneki şölende davetliler bir yenilik göremeyecek miymiş? Hayvan postlarının boyanarak duvarlara asılması, yeni mumluklar, mahzende demlendirilmiş şaraplar yetmezmiş. İlle de yeni tablolarla göz doldurmalıymışız. Bu seferki ressam krallığın bir ucundan gelmişmiş. Namı almış yürümüşmüş.


Yattığım yerden O bakmazken ressamı süzüyorum da fena bir tipi yok. Balon kollu gömleğin bu kadar yakıştığı bir erkeği ilk kez görüyorum. Şimdi düşünüyorum da bu anın tadını çıkarmak da en az sabah aklımdaki yapılacaklar listem kadar cezbedici sanki... Hmmm gözleri yeşilmiş. Gerçi göz kapaklarından biri daha düşük gibi. Avurtları azıcık çökmüş mü ne? Yok yok ışıktan öyle görünüyor. Gölge vuruyor yüzüne. E gözlerimi tam açmadan ancak bu kadar görebiliyorum. Hüzünlü bir yüzü var. Sanki derinlerde bir yerlerde yaşanmış büyük bir üzüntünün izleri kalmış gözlerinde. Hani gözünün feri sönmüş dediklerinden. İkide birde o baş parmağını yüzünün önüne getirmese daha rahat süzebileceğim. Ressamın sesiyle kendime geldim: “Matmazel dinlenmek ister misiniz biraz?” Bir düşüneyim bakalım. Din-len-meeek? Yok istemem. Burada yatıyorum zaten sabahtan beri. Daha nereme dinlenebilirim?


Aklıma durup durup güllü kasenin gelmesine bir anlam veremiyorum. Ve kaseyi düşününce neden yanaklarım al al oluyor? Onu da tam hatırlamıyorum şu anda. Uykuya teslim olmak üzereyim. Bu yarı bilinçli yarı bilinçsiz tatlı mayhoşluk durumda birden horul horul horlarsam diye tedirgin oluyorum. Ve kendimi çimdiklemek iyi bir fikir gibi geliyor. Ay dinlenmek istediğimi söylesem de güllü kasenin yanına gitsem hatırlar mıyım ki acaba neden aklıma düştüğünü? Rüyamda mı gördüm acaba iki dakikada farkında olmadan dalıp? Yoksa yine yanaklarım mı allandı da bir su çarpasım geldi? Güllü kase! Ah tabi ya! Prova mektubumu altına koymuştum. Ya biri benden önce bulur da okursa? Sanırım bu riski göze almak bir delilikti. Hizmetkarların eline geçerse tüm sarayın ve mutfağın alay konusu olurum. Yok annemin ya da kardeşimin eline geçerse bu kez de sorgular günlerce sürer. Ancak en kötü senaryoda babam bulursa o zaman sanırım enteresan bir sonu olabilir bu yaz tatillerimin. Her yaz kısa bir araba yolculuğundan sonra limana varıp bindiğimiz gemiyle geçecek günlerim geçmişte birer anı olmaya mahkum kalabilir.


“Sayın Bayım, ben çok yoruldum!”

“A tabi, matmazel! Çok haklısınız. Nerdeyse bitirmek üzereyim. Bu poz bana öylesine ilham verdi ki ellerimin fırçayla dansına engel olamıyorum. Büyülü bir zamandayım sanki. Bu büyünün bozulmasını istemiyorum. Eğer bana biraz daha izin verirseniz...”


Biraz daha izin vermek mi? Büyülü bir zaman mı? Sözcükler kafamın içinde yankı yaptı sanki. Ah ne şapşalım? Tabi ya! Güllü kase bende bu yüzden bu kadar heyecan yaptı. Konu mektup değil. Gece rüyamda kasenin içindeki güller büyüleniyordu. Ben de o güllerden birinin yaprağını yiyor ve büyülü bir ormanda buluyordum kendimi. Sonra rüyamda bir adam, yeşil gözlü, avurtları çökmüş, yüzünü hüzün kaplamış bir adam buluyor beni ormanda uyuyup kaldığım ağacın altında. O adam bu ressam!

bottom of page