top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Kedi

"İnsan ne zaman mutsuz olsa, güzel olan her şeyi geçmişte düşürmüş gibi hissederdi. Bir koku, bir mekân ya da bir insan geçmişe olan yolculuğunda rehberi olurdu. Panter Ali’yi de bu yüzden; çocukluğundaki saf, dertsiz dünyaya sığınmak için arıyordu."

Can Aşır

Hava çok soğuk. Bulutlar da kararmaya başladı. Yağmur yağacak gibiydi. Neyse ki arabanın içerisindeydi Kerim. Buğulanan ön camı silmekten kolları yorulmuştu. Zamanında düşüp dizlerini kanattığı sokaklarda kaç saattir Panter Ali’yi arıyordu.

Neredeydi bu adamın evi? Görse tanıyabilecek miydi? Onu da bilmiyordu.


Kerim gelmeden önce sanki herkes buralardan göçmüştü. İn cin top oynuyordu etrafta. Adres soracağı bir kişiyi bulmak için birkaç tur daha attı. Sonunda pasaklı bir çocuk gördü. Elinde veresiye defteriyle evinden çıkıyordu. Kerim arabayı çocuğun önüne kırdı. Konuşmak için camı açtı. Yüzüne vuran soğuktan irkilerek ‘‘Koçum merhaba. Bu havada ne işin var dışarıda’’ dedi. Çocuk belki de ilk defa kendisine kibar soru soran birisiyle karşılaşmıştı. Bir yandan burnundan akan sümüğünü çekiyor bir yandan da meraklı bakışlarıyla bu yabancının arabasını süzüyordu. Kerim’in yüzüne bile bakmadan ‘‘Bakkala gidiyom, ekmek almaya’’ dedi. Çocuğun bu şaşkınlığı Kerim’i tebessüm ettirdi. “Tamam, seni bu soğukta fazla bekletmeyim o zaman. Panter Ali’yi tanıyor musun?”

‘‘He tanıyom’’

‘‘Evi nerede, biliyor musun?’’

‘‘Evini bilmem de, berberin sokağında oturur’’

‘‘Berber nerede?’’

Çocuk üşümüş olacak ki aniden koşmaya başladı. Az ilerideki bakkalın önünde durup ‘‘Dosdoğru git, berberi görürsün’’ diye bağırıp içeri girdi. Teşekkür anlamında korna çalıp, yoluna devam etti Kerim.


Panter Ali otuz yılı aşkındır bu mahallede oturuyordu. Askerden döndükten sonra taşınmıştı buraya. Ne anasını ne babasını ne de bir akrabasını gören olmuştu. Kimileri, anası kerhanede çalışırken Panter’e hamile kaldığını, tek başına bir çocukla yalnız kalmamak için de alelacele birisiyle evlendiğini, evlendiği adamın da çocuğun kendisinden olmadığını öğrenince hem anasına hem de Panter’e eziyetin binbir türlüsünü uyguladığını söylüyordu. Kimileri de Panter’in yetimhanede büyüdüğünü, orada da bahçede bulduğu kedileri sürekli yatağına getirip beslediğini, kedilere olan bu sevdasından dolayı da düzenli olarak dayak yediğini söylüyordu. Bu dedikoduların tek ortak yanı Panter’in atılan dayaklar sonucunda içine kapanık, insanlarla az ilişki kuran, sessiz biri haline geldiği ve askerden sonra da burada hayat kurmaya başladığıydı. Mahalleye ilk taşındığında, sokakta bulduğu ne kadar kedi varsa evine getirip beslediğinden, mahallelinin dikkatini çekmişti. Panter’in bu garip halleriyle dalga geçenler olduğu kadar sahip çıkanlar da olmuştu. İlk zamanlar, geçmişini soranlarla kavga ettiğinden bir süre sonra kimse Panter’e soru sormaz oldu. Herkes mahalleye taşındıktan sonraki hayatıyla tanımıştı Panter’i. Kedilere olan delice sevdasından dolayı da mahalleli takmıştı ‘Panter’ lakabını. Ondan sonra da Panter aşağı Panter yukarı oldu. Mahalleli yardımıyla da inşaatlarda çalışarak sağladı geçimini.