Öykü: Kör Cinayet
"Arnavut kaldırımlı yolda bir ıslaklık beni takip ediyor. O da benim gibi polislerden kaçtığını söylüyor."
Kadriye Nur Eraslan
Bir büyük yangın burnumdan, ağzımdan içeri doluyor ciğerlerimi yakıyor. Boğazım bir neşterle ince ince kıyılıyor ve ben çırpınıyorum. Biliyorum, artık kurtuluşum yok. Tüm olanları bir bir düşünüyorum. Polis peşimde. Her köşede bir gözün beni izlediğini hissediyorum. Gece uykumda bile pencerelerden içeriyi dikizliyor kitapsızlar. Pencerelerin çerçevelerine tahtalar çakıp üstüne de siyah perde geçiriyorum. Bu kez de ampullerin içinden sinsice izlemeye devam ediyorlar. En zayıf anımı kollayıp bana cinayeti itiraf ettirmeye çalışacaklar. Dayanamayorum ve elime aldığım bir sopa ile ampullere hırsla vurup patlatıyorum. Artık evimde rahat bir nefes alamayacağımın farkındayım. Hızlı bir plan yaparak evi terk etmeliyim. Kapıdan çıkamam hemen enselerler beni, pencereden atlasam çok yüksek, bir yerimi kırabilirim. Beni oracıkta kıskıvrak yakalarlar. Gecenin en karanlık saatinde yan komşunun terasına atlayıp ordan usulca süzülüyorum. Birkaç evin renkli gece lambalarının sokağa yansıyan akislerinden başka bir ışık yok ortalıkta. Arnavut kaldırımlı yolda bir ıslaklık beni takip ediyor. O da benim gibi polislerden kaçtığını söylüyor. İz bırakıyorsun peşinde aptal herif diye bağırıp benden uzak durmasını söylüyorum. Adımlarımı hızlandırdım. Ben hızlandıkça su paçalarıma da sıçrıyor. Benden intikamını böyle almak istiyor kendince. Gitgide çamura batıyorum. Bu pisliğe aldırmadan yola devam ediyorum. Kimsecikler yok. Polis de ilk birkaç dakika takip edemedi beni. Fakat bu adamların her yerde gözü var. İstihbarat sadece beni yakalamak için çalışıyor. Devletin tüm kademeleri işi gücü bırakıp peşime düştü. Demek devletin bu kadar işine yarıyor öldürdüğüm. Ona bu kadar ehemmiyet verdiklerinden habersizdim. Olan oldu artık. Arkamda çıtırtılar var, bir ayak pıtır pıtır peşimden geliyor. Yeniden takip edildiğimi fark edince kuytu bir köşeye siniyorum. Beni burada bulamazlar. Soluğum aniden hızlanıyor kalbim yerinden fırlamak için göğüs kafesimi zorluyor. Soğuk soğuk terliyor bir anda titremeye başlıyor sonra yine aniden tüm vücudumu ateşlere teslim ediyorum.
O gece de böyle olmuştu. Onu öldürmeye karar verdiğim gece. Bu güzelliğin dünyaya fazla olduğunu biliyordum. Her karşılaşmamızda rüzgarıyla beni büyülüyor geçtiği yerlerde kokusunu bırakıyordu. Öyle güzeldi ki bu afeti kendime ayırmak istedim. Bir başkasıyla onu paylaşma ihtimali beynimi kemiriyordu. Hayır buna dayanamazdım, onu paylaşamazdım. İnsanlar, onu hak etmeyecek kadar iğrenç yaratıklardı zaten. Yalnızca benim gibi tertemiz bir adama yakışırdı, benim evimde olmalı, gözümü açtığımda gördüğüm yüz onun yüzü olmalıydı. Her gün ağzımın tadını yerine getirirdi. Öpüp okşar, sarılıp mis gibi teninin kokusunu içime çekerdim. Fakat O beni istemezse ya beni istemezse... İşte bununla yaşayamazdım. Onu karşılaştığımız ilk an gece yarısı ya da belki sabaha karşı öldürüp kimse yokken eve götürdüm. Karşılaştığımızda tüm vücudu ter içindeydi. Beni görünce çok korktu ama gerçeği anlamıştı. Göz yaşları inci tanesi gibi yere dökülüyordu. Hiç konuşmadı. Yapma demedi. Usulca, ölmüş bir şekilde bile olsa, bedeninin benim yanımda olma fikri ona da cazip gelmiş olmalıydı. Etrafımı son bir kez kontrol edip kimse olmadığını anlayınca ince narin boğazını tuttum. Olabildiğince incitmemeye ona zarar vermeden canını almaya özen gösteriyordum. Can vermenin zorluğuyla ellerimi yüzümü tırnakladı. Kan içinde kaldım. Çırpınışlarını izlemek ruhumu parçalasa da birbirimize kavuşmamız için bunun şart olduğunu ikimiz de biliyorduk. Katlanmak zorundaydık. Soluğu kesildikten sonra onu usulca kollarımın arasına alıp evime götürüyordum. Fakat kavuşma anımızı bir adam gördü. Polise haber vermiş olmalı. Günlerce kaçtım. Evim izlendi, yolda peşime düşüldü. Şimdi bu izbe yerde beni kimse bulamaz diye düşünüyordum. Omzuma dokunan bir elle irkildim. Sıtma tutmuş gibi tüm vücudum sallanıyor. Çığlık çığlığayım. Omuzlarımdan tutup beni silkeliyor. Benden tüm hıncını almak ister gibi bir hali var.
-Suçunu itiraf et çabuk! Gülü sen mi kopardın? Kes bağırmayı, cevap ver.
Titriyor, sadece anlamsız sesler çıkarıyor, tek cümle kuramıyorum. Bir büyük yangın burnumdan, ağzımdan içeri doluyor ciğerlerimi yakıyor. Boğazım bir neşterle ince ince kıyılıyor ve ben çırpınıyorum. Biliyorum, artık kurtuluşum yok. Kendimi polisin eline bırakıp, susma hakkıma sımsıkı sarılacağım.
Comments