top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

“Grafik romanların tüm unsurlarını kullanarak herkesin okuyabileceği ilginç hikâyeler anlatmaya çalışıyorum.”

Aynur Kulak yazdı: "Paco Roca, İspanyol ve uluslararası grafik romanlarının çağdaş kategorisindeki en iyi yazarlarından. Bizde Desen Yayınları etiketi ile yayınlanan tüm kitapları okurlardan büyük ilgi gördü ve bu ilgi kapsamında 28 Şubat’ta bir söyleşi vermek üzere “Çok seviyorum.” dediği İstanbul’a geldi. Hayata dair gündelik temaları aile, ilişkiler, ev, yaşlılık, unutma, hatırlama gibi kavramlar üzerinden sepya rengi, naif ve bir o kadar da etkili çizimlerle bizlerle paylaşan Paco Roca ile detaylı bir söyleşi gerçekleştirdik."




Grafik roman yazarı olmak yönünde sizi en çok motive eden konu neydi? Aileniz, okuduğunuz okullar, arkadaş çevreniz ya da okuduğunuz kitaplar bile olabilir. Ya da bu yazdıklarımın hepsi sizi grafik romana yönlendirmiş olabilir.

Çizmek ve hikâyeler anlatmak her zaman için hoşuma giderdi. Küçükken, filmlerin ve oyunların uyarlamalarını içeren küçük çizgi romanlar yapardım. Sayfaları zımbalayıp kardeşlerime hediye ederdim. Yani on yaşındayken, kendi kendime yayıncılık yapan bir yazardım.

Evet, animasyon da ilgimi çekiyordu ve Walt Disney gibi olmayı çok isterdim ama 70'lerin orta sınıf bir çocuğu için sinema bir hayaldi. Küçük yaştan itibaren çok fazla çizgi roman okudum: İspanyol çocuk çizgi romanları, Fransız-Belçika çizgi romanları, Marvel... Çizgi romanları çok seviyordum. Onları kopyalardım ve değiştirirdim. Ve aslında, baktığınızda gerçekten de çizgi roman çizmek, kâğıt kalemi olan herkesin yapabileceği bir şeydi. Bu yüzden çocukluğumda çokça şey çizdim. Sonra sanat okudum, bu kolay bir karar değildi çünkü ebeveynlerimin sanatla hiç ilgisi ve kültürel olarak da bilgileri yoktu, bu yüzden bu kararımı hoş karşılamadılar. Sanat okulunda illüstrasyon ve grafik tasarım öğrendim. Ama çizgi romana olan ilgim asla azalmadı. Çok sayıda çizgi roman okuyan arkadaş edindim. 80’lerin tüm çizgi romanlarını keşfettim: Moebius, Giardino, Liberatore, Corben, Otomo... Aynı zamanda fanzinlere de katkıda bulundum...


Çalışma hayatınızda reklam sektörü ve illüstrasyona yönelmişsiniz. Nasıl bir deneyim süreciydi sizin için? Romanlarınıza ne yönde katkısı oldu edindiğiniz tecrübelerin?

Bir reklam ajansında TV spotları için storyboard çizeceğim bir iş buldum. Bir çizgi roman okuru ve çizeri olarak, bu dil benim için çok tanıdıktı ve ajansa hemen uyum sağladım. Yirmi yıl boyunca her türlü illüstrasyonu yaparak reklamcılıkla uğraştım. 80'ler ve 90'larda müşteriler reklam kampanyalarına büyük paralar harcıyorlardı ve bu benim için geçim kaynağı olabilecek iyi bir yoldu. Hiç çizgi roman çizmeyi bırakmadım ancak uzun süre bir hobi olarak uğraştım diyebilirim. Ancak bu kadar uzun süre sonra reklamcılık artık beni yormaya başladı ve mesleğimi değiştirebilmek için çizgi romanlarımı yayımlamaya başladım. Kuşkusuz, yirmi yıl boyunca reklamcılıkla uğraşmam, çalışma şeklimi ve çizgi romanlarımdaki konuları ve anlatışım etkiledi.


Bu cevabınızın hemen ardından şunu sormak istiyorum: Bu kadar uluslararası bir üne kavuşacağınızı hayal etmiş miydiniz ilk grafik romanınızı bitirip, yayınladığınızda?  

Reklamcılıktan geçimimi sağladığım o zamanlarda, bir gün çizgi romanlardan geçineceğimi ve işimin bu kadar büyük etki yaratacağını hayal bile edemezdim.

O zamanlarda yayımladığım ilk şeyler erotik hikâyelerdi; bir çizgi roman dergisinde yayımlanıyordu. Sonra yeraltı bir dergi olan El Víbora'ya geçtim. Bundan sonra bazı çizgi romanlarım yayımlansa da hiçbir etkisini görmedim. Bu çizgi romanları yapmak büyük bir çaba gerektiriyordu, reklamcılık yapmadığım zamanlarda, geceleri, tatillerde... Zorlu bir çaba karşılığında çok az bir ödül alıyordum. Sonuç olarak, ne yazık ki sanat alanında çalıştığınızda bu normaldir. Birçok kez bırakmayı düşündüm, çizgi romanları unutmak istedim.

Ancak Kırışıklıklar çizgi romanıyla her şey değişti. İspanya'da ve tüm dünyada büyük başarı sağladı. Bu da hayatımı değiştirdi. Bu sayede sonunda reklamcılığı bırakıp çizgi romanlara odaklanabildim.


Size uluslararası başarı getiren, sinemaya da uyarlanan Kırışıklıklar  olmak üzere, Ev ve Kumdan Sokaklar çizgi romanlarınızın tematik özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Ve aslında tematik özellikleriyle beraber (Ev, yaşlılık, ilişkiler, arayışlar, macera) bu grafik romanların birbirinden farkının ne olmasını istediğinizi konuşmak istiyorum sizinle


Kırışıklıklar’ı çizmemin nedeni yaşlılık hakkında konuşmaktı. Ailem yaşlanıyordu ve sağlık sorunları yaşamaya başlamışlardı. Çizgi romanlarda, romanlarda veya sinemada -ilginç bir şekilde- pek yer almayan bu yaşam evresi üzerine düşünmek istedim.

Çizgi roman dünyası 90'larda çok değişmişti, Persépolis gibi eserler sayesinde grafik roman kavramı popüler hâle gelmişti. Bu farklı format, daha "karmaşık" konulara dokunmayı mümkün kılıyordu. Bu yüzden Kırışıklıklar, bu formata Fransız bir yayıncıda uyum sağladı. Ne onlar ne de ben, böyle bir hikâyenin işe yarayabileceğini düşünmedik, bizim için de bir sürprizdi. 


Bu alışılmamış konudaki başarı, çizgi romanlarımda ele almak istediğim konuları seçme özgürlüğüne sahip olmamı sağladı. Kırışıklıklar’da yaptığım gibi, onları ilgi duyduğum için seçiyorum, yaşlılık ve huzurevleri, değişim umudu olmayan günlük yaşam, sevilen birinin kaybı ve anılar... Zamanla, tekrarlayan bir tema hâline geldi bellek. Bunun arkasında ise dünyayı ve kendimi daha iyi tanıma isteği olduğuna inanıyorum.


Genellikle otobiyografik malzemeye, yaşamıma, anılarıma, etrafımdaki insanlara başvururum... Hatta fantastik bir hikâye olan Kumdan Sokaklar’da bile gerçek hayata dair çok şey var.

Grafik romanların tüm unsurlarını kullanarak herkesin okuyabileceği ilginç hikâyeler anlatmaya çalışıyorum. Hikâyelerimin dramatik olduğunu ama umutlu bir yönü olduğunu düşünüyorum.


Rides kitabınızı özellikle konuşmak istiyorum. En öne çıkan kitaplarınızdan. Uluslararası ödüller almış ve animasyon türünde sinemaya da uyarlanmış. Doğu Ekspresi ile İstanbul'a yolculuk yaptığını zanneden Rosairo'nun hikayesi çok etkileyici gerçekten. Böyle bir hikayeyi yazmak ve çizmek nereden aklınıza geldi? Önceki kitaplarınızda sabit mekanlar varken burada bir tren macerası var.

 Kırışıklıklar’ın amacı ebeveynlerimin yaşlılıklarını anlatmaktı. Ancak süreçte, konuyu daha geniş bir açıdan ele almanın daha iyi olacağını düşündüm. Bir yaşlı bakımevinde yaşlılığı anlatmaya karar verdim. Birkaçını ziyaret ettim ve çok etkilendim. Farklı kişilerin, farklı nedenlerle bir arada oldukları , temel birleştirici unsurun ise yaşlılık olduğu yerlerdi. Zihinsel olarak iyi olanlarla demansı olanların bir arada yaşadığını görebiliyordunuz. Neredeyse bir gemi enkazının hayatta kalanları tarafından işgal edilmiş kaybolmuş bir adaya benziyordu. Ve bazı durumlarda, aralarında çok güçlü dostluk bağları olduğunu görüyorsunuz.

Sonrasında bu yaşlı bakımevlerinde karşılaştığım her şeyi anlatmaya karar verdim. Bu zor bir hikâyeydi ve tonunu hafifletmek için, daha sonra bazı hikâyelerde yaptığım gibi, hayal dünyamdan bazı eklemeler yapmaya karar verdim. Örneğin, Orient Express'le yapılan yolculuk gibi. Ben İstanbul'a hayranım. Birçok klasik hikâyede adı geçer. Edebiyattan romantik bir hava alır. İlk kez ziyaret ettiğimde şehir beni büyülemişti. Bu yüzden, bu fantastik trenin İstanbul'a gelmesinin iyi bir gönderme olacağını düşündüm ve Kırışıklıklar’ın içine minik bir hikâye olarak ekledim.


Kumdan Sokaklar romanınızda metinlerarası bağlantılar kuruyorsunuz. Bir edebiyatsever olarak bu çok ilgi çekici bir durum benim için. Boges, Kafka, Melville. Çok güçlü yazarlar bunlar ve grafik romanların içinde de çok etkili oluyorlar, öyle değil mi? ayrıca bu yazarları çok sevdiğiniz izlenimine de kapıldım. Edebiyat ve grafik roman bağını konuşabilir miyiz?


Kumdan Sokaklar, benim için stediğim her şeyi çizme fırsatıydı. Kırışıklıklar çizmesi zor bir hikâyeydi ve bir çizer olarak anlatmak istediğiniz gerçekliğe çok bağlısınız: sürekli oturan yaşlı insanlar…

Kumdan Sokaklar, rüya gibi bir dünya çizmekten zevk almamı sağladı. Kafka, Borges, Cortazar, Garcia Marquez gibi yazarların atmosferini çok seviyorum. Bu, bozulmuş bir gerçeklik. Bu çizgi romanla amaçladığım şey buydu, gerçeküstü bir dünya yaratmak ama günlük konular üzerine düşünmemizi sağlayacak bir dünya.


Animasyon dünyasını da biraz konuşabilir miyiz? Animasyonlar grafik romanların en önemli destekleyicileri oldular desem, ne söylemek isterseniz. Yanı sıra bir de bilgisayar oyunlarının uyarlamaları, metavers dünyası gibi yüksek teknolojili işler animasyon sinemasının önüne geçti gibi. Bu konulardaki düşünceleriniz neler?


Benim için heyecan verici oldu, çizgi romanlarımın bazılarının sinemaya, özellikle de animasyona uyarlanması. Daha önce de belirttiğim gibi, ben animasyon sanatçısı olmak istiyordum, bu yüzden bu projelerde yer almak benim için  hep bir dileğin gerçekleşmesi gibi oldu.

Son yıllarda animasyon dünyası, çocuk veya aile izleyicisinin ötesinde kendine bir yer bulmaya çalıştı. Aynı şey çizgi roman dünyasında da yaşandı. Yeni görsel anlatım formlarına ihtiyaç duyan yeni konular arıyoruz. Bu yüzden son yıllarda animasyon ve çizgi romanın bir arada gitmesinin nedeni bu olabilir.


Sizi etkileyen grafik roman ustaları kimlerdi merak ediyorum ve aynı zamanda çağdaş grafik romancılardan takip ettikleriniz var mı? Ülke olarak da sorsam, en çok hangi ülkelerin grafik romancıları sizi etkiliyor?

Tabii ki çalışmalarında Hergé'den Tezuka'ya kadar pek çok kişiden etkiyi görebilirsiniz. Bu çok doğal. Pek çok kaynaktan besleniyorum.

Grafik olarak ise Fransız-Belçika ekolünün net çizgi tarzından çok şey aldığımı düşünüyorum. Bu tarz, çizimin ön planda olmadan her türlü hikâyeyi anlatmasına izin veren bir tarz olarak tanımlanabilir.

Satrapi, Camille Jourdy, Seth, Ware, Jaime Hernández, Miguelanxo Prado, Taniguchi gibi yazarlar... Liste uzayıp gider…

bottom of page