Rabarba: Hayata dair kara mizaha varan öyküler
Serkan Parlak yazdı: "Müjde Alganer’in yeni öykü kitabı Rabarba'da öykülerdeki kişilerin bazıları farklı öykülerde yeniden görünür olması, toplumsal bağların kurmacada da olsa yeniden kurulabileceğine dair umut veriyor."
Toplumsal bağların çözüldüğü, modern yaşamın kendine yabancılaştırdığı bireylerin her türlü kurtuluş çabasının önünde sonunda boşa çıktığı, anlamsızlık-değersizlik-aidiyetsizlik duygularının had safhada yaşandığı günümüz dünyasının bir tür metaforu olarak “Rabarba”daki karakterler ancak farklı öykülerde yeniden görünerek birbiriyle derinlikli ilişki kurabiliyor.
Müjde Alganer’in yeni öykü kitabı Rabarba geçtiğimiz günlerde Mythos Kitap etiketiyle okurla buluştu. Yazarın, yeni öykü kitabında hayatın anlamı, ilişkiler, evlilik, aile, iş, aşk, ayrılık, kadınlık ve erkeklik halleri, kuşak çatışması, yaşlılık ve gençlik, insan bedeni özelinde ayaklar gibi günümüzün modern hayatıyla ilişkili temel meseleleri son öykü hariç gündelik konuşma dili ağırlıklı olarak yalın, duru, samimi ve anlaşılır bir anlatımla okura sunuyor.
Alganer’in biçemine dair izlerin belirgin tarzda görünür olduğu "Röportaj" adlı öyküde emeklilik hayatına anlam katmak ve yaşlılıktan kaynaklanan sıkıntılarını hafifletmek isteyen Naile, sonunda kendisi için bir şey yapar ve kitap yazar. Üst düzey yayınevlerinden biri kitabını yayınlar. Ancak sektörel koşullar gereği tanıtımını kendisi yapması gerekir. Daha çok okura ulaşması ve tanınması için radyodaki söyleşi iyi bir fırsattır. Bütün hazırlıklarına ve iyi niyetine karşılık son anda çıkan aksilikler nedeniyle söyleşi fiyaskoya dönüşür. Eve dönüşte komşusundan işittiği sözler de işin tuzu biberi olur. Komik öğelerin yerli yerinde kullanıldığı bu öyküde, olup bitenler gitgide kara mizaha doğru evrilmesiyle dikkat çekiyor.
Market’te alışverişe gelen yaşlı kadının sorularıyla kasiyer ilgilenmez, genç çift de alışverişin bir an önce bitmesini ister. Adam, kocası öldükten sonra gece gündüz demeden bir önceki öyküde de Naile’ye bağırıp çağıran ortak komşuları Güzide’yi, boğucu iş hayatını, sokağın kentsel dönüşüm kaynaklı gürültüsünü ve bitmek bilmeyen trafiği düşünür. Toplumsal bir varlık olarak hemen herkesin ama özellikle yaşlıların en temel isteği iletişim kurmaktır, konuşmak, dertleşmektir aslında ama o da çok zordur artık, çocuklar bile yetmez. Hiçbirimizin durup ötekileri dinlemeye ne vakti ne de sabrı var. Halk tabiriyle ihtiyarlık maskaralıktır, bir an önce ölmek kesin çözüm gibi görünür. Rabarba’dan yani dırdır ve anlamsız insan seslerinin fonda yarattığı kalabalıktan ancak bu şekilde tam anlamıyla kurtulunabilir.
Kitabın son öyküsü olan Ayaklar’da anlatıcının gözlem gücü, keşifçi ruhu ve ayrıntıları yakalama kabiliyeti fiilimsilerle bağlanan uzun cümlelerin etkisiyle şiirsel anlatıma dönüşüyor. Kitabın üçüncü öyküsünden hareketle yaratıcı yazarlık kursuna gittiğini bildiğimiz Belgin’in taklide dayalı üslup denemesini de okuyoruz öte yandan. Birinci tekil kişi kadın anlatıcı bilge, aykırı, çılgın, marjinal kadın Belgin daha çocukluktan itibaren ayaklara meraklıdır. Ona göre ayaklar, insanın en görünen özelidir. Farklılıkları her daim dikkat çekicidir. Adeta bir ortopedist gibi gördüğü ayakların bütün detaylarını inceler. Uyum ve uyumsuzlukları yakalar. Özellikle yaz mevsiminde daha görünür oldukları için, ayaklarla sahiplerinin mizaç ve karakterleri arasında daha rahat bağ kurar ve derinlikli analizler yapar. Sonunda sıra kendi ayaklarına gelir. Bütün öykülerin alt metninde saklı iletiler ise Ayaklar’ın son cümlelerinde billurlaşıyor: “Ne öğrendim? İnsan acıdan kaçıyor. Kaçtıkça daha çok yakalanıyor. Onunla yaşamanın zor olduğunu düşünüyor. Oysa acısız bir hayatta sürdürülebilir özgünlük ve kendilik mümkün değil. Bunu öğrenmek için dönülmez yollara girmemeli; acılara, sivriliklere sahip çıkmalı, onları oldukları gibi kabul etmeli ve çöpe atmamalı. Milyonlarca yılın ve milyonda bir olasılığın bize sunduğuna saygı duymalı. Sevenleri ayırmamalı.”
Alganer, yeni öykülerinde teknikten taviz vermediği gibi, üslubunun en belirgin özelliği olarak yine hikâyeye odaklanıyor. Anlatıcılar hikâye etmeyi önemsiyor, lezzetli biçimde anlatmak istiyor ve başarıyorlar. Bütün öykülerdeki kişi, olay ve mekânların bazıları birbiriyle bir şekilde ilişkili. Öykülerdeki kişilerin bazıları farklı öykülerde yeniden görünür olması, toplumsal bağların kurmacada da olsa yeniden kurulabileceğine dair umut veriyor.
Farklılıklarımızdan çok benzerliklerimize odaklanarak yeniden ilişkilenme zamanımız geldi de geçiyor bile.
RABARBA
Müjde Alganer
Mythos Kitap, 2024
Tür: Öykü
Yorumlar