Tepsideki Melek: Üç kuşağın kalbine yolculuk
- Litera
- 5 gün önce
- 4 dakikada okunur
Umut Kaygısız, Esra Kahya’nın Tepsideki Melek adlı romanı üzerine yazdı: "Geçmişle savaşın, sıfır toplamlı bir oyuna dönüşmesi neticesinde hikâye, okuruna konforlu bir barış alanı sağlıyor."

Yaşadığımız dünyaya farklı gözle bakmamıza elçilik eden yazarların başında, hiç kuşkusuz Chuck Palahniuk gelir. Betimlemelerle uğraşmaz. Cümlelerini ara sokaklara sokup çıkarması da ana fikre kırmızı ışıkta fren yaptırmak yerine, gaz pedalına yüklenmesi için telkinde bulunması da muhakkak bir amaca hizmet eder. Günlük hayatta birbiri ardına tekrarladığımız olağanlıklara tuttuğu ayna, görmezden geldiğimiz onlarca detayla doludur. Buna güzel bir örnek olarak Lanetli kitabındaki aşağıdaki paragrafıyla yolum kesişince, aklıma yakın zamanda okuduğum Esra Kahya’nın Tepsideki Melek adlı romanı geldi.
“Ölüm uzun bir süreçtir” diyor Archer, “nalları diken ilk parçan bedenindir.” Anlamı ise şudur: Bunun ötesinde, hayallerin ölmelidir. Sonra umutların. Ve bütün bir ömrü, boktan şeyler öğrenmeye, insanları sevmeye, para kazanmaya ve esasında hepsi tamamen anlamsız bir şeylere sahip olmaya feda ettiğin için duyduğun öfken. Gerçektende bedenin ölümü, işin kolay kısmı. Bunun ötesinde, anıların ölmelidir. Ve egon. Gururun ve utancın, tutkun ve umudun.”
Esra Kahya’yı okudukça kapının dışında bizi bekleyen hayata, evinizin farklı pencerelerinden bakmayı ve aynı manzaraları değişik açılardan yorumlamayı öğreniyorsunuz. Tepsideki Melek, ucuz bahaneler üreterek kolay sonuca ulaşma şampiyonluğuna ulaşmış zihnimizi; geçmişi, bugünün ve yarının müsebbibi olarak suçlamaktan vazgeçiren bir yolculuğa sürüklemekte. Ve “Her sonuca bir neden gerek” anlayışından kurtardığı okurunun, hayatında yük haline gelmiş yaşanmışlıklarına özgürlüklerini vermekte üstüne yok. Yani geçmişle savaşın, sıfır toplamlı bir oyuna dönüşmesi neticesinde hikâye, okuruna konforlu bir barış alanı sağlıyor.
Öte yandan yazarın ödüllü romanı Kambur‘dan da ciddi esintiler taşıyan bir kitap Tepsideki Melek. Olaylar karşısında duygusal bağların kuvvetini okura yakından hissettirmesi ve roman karakterinin detaylı iç dökmelerine tanıklık edişimiz hiç şaşırtıcı değil. Zira Esra Kahya’nın en güçlü yanı ne diye soracak olursanız, cevabım hazır. Tüm roman karakterlerine hatırı sayılır rol dağılımı yapmakla yetinmeyip her birinin arka plandaki hikâyesinin inceliklerini ustaca sunarak, uzamı keyifli biçimde genişletmesi ve romana yepyeni katmanlar eklemesi derim.
Elbette Esra Kahya denilince akla güçlü öyküleri de gelmiyor değil. Zengin dil kullanımı tıpkı öykülerinde olduğu gibi romanında da anlatıya ciddi lezzet veriyor. İyi pişmiş ana yemeğe ustalıkla serpilen, dozunda baharatları andırıyor kullandığı benzetmeler. Ayrıca hikâyenin gidişatına uygun olarak vites yükseltmek ya da düşürmek için cümleleri çok ekonomik kullanma alışkanlığı da söz konusu. Örneğin, merak duygusunun tavan yaptığı bir anda kısa ve kesik cümlelerin bizleri bir sonraki paragraf için heyecanlandırmasını; okuyucusunun kalbine dokunması gerektiği bir anda da öylesine hisli, teşbihi bol, ters köşe anlatımlarla göz boyamakta muktedir.
Kuvvetli betimlemeler, renkli tasvirler eşliğinde anlatıcının ruhunu bize yaklaştırması ayrıca çok değerli. Kitabın daha ilk sayfalarda aşina oluyoruz Güliş’e. Sanki mahallemizin kızı o. Seslenesimiz geliyor, hikâyesine kolayca ortak oluyoruz. Diğer taraftan, aksiyona girişin geç olması kesinlikle romanı sıkıcı kılmıyor. İç seslerin günlük hayat ritmini yakalaması ve genel olarak aklımıza ilk geleni pat diye işitiyor olmamız, öykü iklimini ılımanlaştırıyor, okuyucunun yüzüne tebessümü yerleştiriyor.
Dil ve anlatımı mercek altına aldığımızda ilk dikkat çeken husus, Esra Kahya’nın kelime oyunlarını sevmesidir. Benzetmeler konusunda da oldukça bonkör bir yazar. Ayrıca yeri geldiği zaman büyülü anlatımı dozunda sunması onunla özdeşleşmiş bir durum. Dil kullanımını şak diye değiştirerek “geçmiş zaman olur ki” havasına kolayca bürünebilmesi de yazarın ustalıkla yaptığı meziyetlerinin başında geliyor.
İçerikte bazı noktaların altını çizmek gerekirse, kahramanların sonlu yolculuklarındaki inceliklere dokunmalı. Annenin, kızını anneanneye şikâyet ettiği kısımları çok komik buldum mesela. Yazıda bu şekilde güldürü unsurunu yakalayıp, okuyucuyu bam telinden kavramak cidden zordur. Bunu başaran Esra Kahya, öyküsüne fazladan bir mevsim ilave ederek her şeyden önce iklimi zenginleştiriyor. Bu da akan olaylar silsilesinde kesinlikle yüksek bir açılım sağlamış oluyor.
Altı çizilmesi gereken bir başka nokta da anneannenin anlatıcı olduğu kısımlar. Tüm kitap içerisinde akıcılığın zirve yaptığı, çok sürükleyici bölümler bunlar. Geçmişin penceresi açılınca duyguların bu denli şeffaf ve cömert olması, hikâyenin arka planına ekstradan bir oda daha ilave ediyor. Olaylar renkli ve komik. Dildeki samimiyet, yalın üslup, cümlelerin kısa ve tempolu oluşu, anlatılanları yaşamsallığa bağlıyor. Bu sayede gerilim de inandırıcı oluyor tabii. Ana olaydan uzaklaşsak bile sürekli yeni kişiler tanıyor, onlarla boğuşuyor ama bu durumdan keyif alıyoruz.
Romanın başında okurun gözüne sokulmadan atılan düğüm ise, kitabın ortalarında çözülüyor. Annenin kendisinde kalan hikâyesinin aydınlanması, doğru zamanda tüm taşların yerine oturmasını sağlayan bir durum değişimi. Öyküye kazandırdığı ivmeyle okurunu da pamuklara sarmaya bir anda son veriyor yazar. Öyle güllük gülistanlık atmosferde, güle oynaya kahramanları dinlerken, işin içine dahil olan güçlü psikolojik arka fon sayesinde, her sahneyi tekrar tekrar eşelemeye, zıt kuvvetleri birbiriyle çarpıştırıp yeniden güç dengesi oluşturmaya çalışıyoruz. Romanda yükseklik, akan hikâyede sürdürülebilirlik kavramlarının tam karşılığını bu sayede bizlere cömertçe sunmuş oluyor yazar.
Tepsideki Melek, aynı evde yaşayan üç kuşak kadının hikâyelerinin düğümlendiği yerde toplumsal açılım sunarak içimize işlemiş önyargıları bertaraf eden, unutulması zor bir roman. Üzerinden zaman geçtikçe büyüyen kötü anılarımızın, zihinsel yara haline dönüşmesine dur diyebilmek için kocaman motifler bırakıyor önümüze. Her desen farklı bir çağrışım, bambaşka bir ilaç. Olayları psikolojik görseller haline dönüştürerek somutlaştırması, yazarı benzerlerinden farklı kılan bir diğer özelliği. Ve sanırım en çok da bu sayede romanın içinde nefes alıyoruz okurları olarak. Özetle Tepsideki Melek insancıl bir barış yöntemi.
Tepsideki Melek köklerini iyilikten almış, büyüyüp serpilmiş ve aklı başına gelir gelmez de tokalaşmadan sağlanmış bir uzlaşı.
Tepsideki Melek insanın kendine yolculuğu sırasında verdiği her moladan sonra otobüse daha istekli binmesi, gitmekten hiç vazgeçmemesi.
Tepsideki Melek… Gücünü yazarı kadar onu anlayan okurundan alan, birden fazla yaşam hikâyesi. Sadece bir roman değil. Romanların aspirine dönüşmüş hali.
Kuşkusuz bazıları için çay, bazıları içinse kahve taşır tepsi. Kimilerinin karnını doyurur televizyon karşısında. Kimilerineyse tatlı getirir, güldürür yüzünü. İşte bu hikâyede tepsi, göğsünde koca bir reklamla yerleşiyor ezberimize. Sembol belli. Ev sahibi de misafir de biliyor meleğin yerini. Keyifli okumalar diliyorum.
TEPSİDEKİ MELEK
Esra Kahya
İletişim Yayıncılık, 2025
Tür: Roman
215 s.
Comments