top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Tüm Panayırların Heyulası ve Ucubeler Zamanı

E. Nihan Acar, Kayıp Rıhtım'ın ilk matbu öykü antolojisi, Tüm Panayırların Heyulası üzerine yazdı: "Kitap, bizi yirmi yazarı ve merkezine aldığı spekülatif kurgu türüyle alışılmışın dışında bir deneyime davet ediyor."

E. Nihan Acar


Edebiyatta kaybolanların sitesi Kayıp Rıhtım’da hareketli bir sene yaşanıyor.

Birinci Kayıp Rıhtım Öykü Antolojisi: Tüm Panayırların Heyulası, bizi daha önce bilmeye veya gitmeye yakın olmadığımız yerlere götürmeye geldi. Yirmi yazarı ve merkezine aldığı spekülatif kurgu türüyle alışılmışın dışında bir deneyime davet eden kitabı yayına hazırlayan isimler: Onur Selamet ve Özgürcan Uzunkaya. İthaki Yayınları’nın Pangea Kitaplığı’ndan çıkan antoloji, bu sene okura sayfalarını aralıyor.



Kayıp Rıhtım ve Seçki Geleneği

Eserin okura sunduğu sadece antolojik yapısı, spekülatif kurgusu veya karanlık kapağı değil. Ele aldığı konularıyla pek çok türü aynı tema çevresinde şekillendirmeye çalışıyor: Polisiye, bilimkurgu, korku, tuhaf kurgu, fantezi ve distopya gibi türleri “Ucube” temasında buluşturuyor. Bu kadar iddialı ve aynı zamanda kenarda kalmaya meyilli bu konseptler bir araya gelince kafalar karışıyor ama ilham artıyor. Aslında ülkemizdeki öykücülük ve antolojik yapıtların seyri konusundaki yargı ortadan çatlıyor. Çatlaktan sızan ışık bize yeni bir ufuğun keşfini müjdeliyor.


Ülkemizdeki bağımsız çabaların düzensizliğine karşın antolojilerin bir hedefi var: kolektif çalışmalarla ortalığa çeki düzen vermek. Aynı temaları ve türleri bir araya getirmek ve ilgili okuyucuyu aynı doğrultuda bir okuma deneyimine kanalize etmek.

Kitabın sunuşunda kolektif çalışmalarda, gerçeği farklı düzlemleriyle tek hakikat yaratmaya elverişli edebi türün, öykü olduğunu yazıyor. Bu kısım son dönemlerde antolojilerin yükselen değerine ışık tutuyor. Antoloji nedir, ne işe yarar, durup düşünmeye sevk ediyor.


Antolojiler de kendi içinde çeşitleniyor. Antoloji deyince ilk akla gelen şiir antolojileri olsa da öykü antolojileri bu konuda bağımsız yol almak zorunda kalan güzel kalemleri bir araya getirme çabası güdüyor. Kendinden daha büyük bir girişimin parçası olmak, başka seslerin çeşitliliği ve kalemlerin zenginliği bu girişimlerin değerini arttırıyor. Kayıp Rıhtım’ın yapmak istediği de tam olarak bu. Kaliteli kalemleri bir araya getirmek, spekülatif kurgunun sınırlarını öykü antolojisi çerçevesinde zorlamak.


Ucube Teması

Tüm Panayırların Heyulası, çeşitlenen edebi türler ve kaliteli kalemlerinin yanında merkeze aldığı “ucube” temasıyla yapılmamış olanı yapıyor. Türk edebiyatında önemli bir açığa işaret ediyor. Disiplinlerin iç içe geçtiği, dönemsel kaygılarımızı içine alan bir tema olarak “ucube”, daha önce denenmeyen bu türün nişanesi oluyor. Mesela, antolojinin diğer adı seçki. On üç yıldır sitesinde kendi öykü seçkilerine yer veren platform, bu konuda ülkemizde telaffuz edilen en eski mecralardan birisi. Bundan dolayı, yapılmayanı yapan, öykü seçkisiyle yıllardır okuyucuya eşlik eden Kayıp Rıhtım’ın bu girişimi oldukça yerinde.


Peki, Nedir Ucube?

Ucube görmek istemediğimiz, görünce memnuniyetle kafamızı çevirip normal hayatımıza devam etmeye çalıştığımız, hakkında konuşursak başımıza da gelir sandığımız, evlerden ırak bir korku imgesidir. Ucube deyişinin insanda kalan ilk duygusu korkuysa, ardından acıma ve merhamet gelir. Ucube olarak nitelendirilen canlının geçmişinde, genetiğinde veya yaşadığı o anda travma gizlidir:


“Çoğu insan hayatını travmatik deneyimler yaşamaktan korkarak geçirir. Ama ucubeler bir travmanın içinde doğarak hayattaki sınavlarını çoktan vermişlerdir. Onlar bu toplumun gerçek aristokratlarıdır.”- Diane Arbus


Toplumdaki güncel paradigmaya uygun olarak değişen beden algısı veya ten rengiyle alakalı yükselen sesler bizi bu konuda düşünmeye itiyor. Kitabın bu seslere kulak kabartarak antolojik bir eserle dönemin ihtiyaçlarına inmesi manidar. Kitabın içine girelim, bakalım yazarlar bize anlatıyor?


Kitabın İçine Doğru

Kitapta yer alan yirmi öykünün yazarları ve kısa notları şu şekilde:


Göz – Hikmet Hükümenoğlu

Hikâye bilimkurgu türünde yazılmış. Okuduğum gibi beni avucuna alan bu öyküde aktarılan ucubenin hayatlara tezahürü ve korku dolan kalplerin ucubenin yok olmasını istediği bir kurgudan bahsediliyor. Yüzünü görene dek bir ucubenin ucube olduğunu nereden anlarsınız?

Umacı – Mehmet Berk Yaltırık

Eski Türk edebiyatından esintiler taşıyan karakterleri ve kurgusuyla öykü, hayata yakın bir dünya yaratıyor. Sonra o dünyadaki ucubeleri önümüze koyuyor.

Minibüso Diskoteko Murra Murra – Müge Koçak

Bilinç akışı tekniğini seven okurlar için gerçek üstü bir evren kurgulayan yazarın bizi meraka sevk ettiği tek bir konu var: Yaşar yaşıyorken o teyp bir gün susar mı?

Bozulmamış Kırmızı Gül – Ekin Açıkgöz

Sistemdeki kötü insanların ucubeleşmesinin anlatıldığı, uzun sayılabilecek bir öykü ile karşı karşıyayız. Beni ele geçiren, kurgudaki dram dozu ve bir bebeğe mal edilen kötülüğün yarattığı yıkım oldu.

Çöp Atmaya Çıkmış İnsan – Hakan Bıçakcı

Başarılı bir gerçeküstü hikâyenin zamana sıkışmış döngüselliğinde kaybolmaya ne dersiniz? Minimal anlatımı ve çatısı sağlam kurgusuyla bu sefer ucubeleşen ne bir insan ne de başka bir canlı. “Ucube zaman” kavramıyla tanışın.

Orangutanla Voltada – Emirhan Burak Aydın

Akışkan ve sürreal hikâyelerden birine daha merhaba deyin. Kim kimdir? Ucube nedir? Kim neye dönüşüyor? Her şey aynı potada eriyor…

HoloDate – Ezgi Polat

Bilimkurgu öyküsü olarak HoloDate, insanın kendine yabancılaşmasını ucube kavramı üzerinden işliyor. Gelecekte yaşanması muhtemel bu ilişki biçimine ucubeleri de katalım. Ne de olsa gerçek görünüm kadar gerçekler de değişir zamanla.

İstanbul’a Yeni Bir Kumpanya Gelmiş – Bahri Vardarlılar

Eski İstanbul temalı öyküde Tünel’e gidiyor, mekânlara ucubelerin dokunuşuna tanık oluyorsunuz. Beni etkileyen öykülerden olan bu kurguda ucubeler daha cesur. Toplumun geri kalanından ayrılan bu kumpanya gittikleri yerde izler bırakıyor.

Hanımefendi – Deniz Erbulak

Seçkinin en başarılı bulduğum öykülerinden. Bir konakta bir ucube var ki, okurken kanınız donuyor, o eve bakmadan geçmek yeterli değil; mahalle hatta şehir değiştiresiniz geliyor. Korku türündeki eseri okurken kaygı bulaşıcı bir hal alıyor, gizem bir türlü aralanmıyor.

Zamanın Belirsiz Bir Yankısı – Suat Duman

Bu bir dedektiflik öyküsü. Her şey çok mantıklı ve düzenli giderken sürekli geleceği gösteren günlük işleri karıştırıyor. Zaman karışırsa işler düzenli kalır mı? Ucube olan, bizi kaygılandıran ve işleri baş aşağı hale getiren bu sefer zamanın ta kendisi.

Daldığımız on iki fincanda boğulduk – Özgürcan Uzunyaşa

Leyla Erbil misali dilin kurallarına meydan okuyan, büyük harfleri kullanmadan metin içi akışkanlığa yeni bir boyut getiren yazarımız üç memeli bir ucube yaratıyor. Beden algısı üzerine düşünmelik bir ucube var önümüzde. Bakar mısın, bakmaz mısın?

Boşluk Olması Gereken Yerde Değil – Eda İşler

Yine beden algısı üzerine oturtulmuş bir hikâye ile karşı karşıyayız. Ucube kavramına bu açıdan bakmak distopik seyirlere hasıl oluyor. Dişi olmak üreme sisteminin tamamına sahip olmakla ilgiliyse can verenin canını almak da dahil mi tanrısal gidişata?

Zorba Katliamı – Orçun Ünal

İçine girmek de meseleydi öykünün, çıkabilmek de. Cinsiyet rolleri temasını yakaladım ama cüce mi ucube, Korkmaz mı, bilemedim.

Özelliksiz – Seran Demiral

Normal kavramını sorgulatan hikâyede ucube normal olansa normal olmayanın rolü nedir? Keyifli bir okuma okuyucuyu bekliyor ama hikâye biterken normalin normal tanımları değişiyor.

Meczupların Şafağı – Murat S. Dural

Ucubelerin galip geldiği bir günün şafağındayız öyküde. Ucube olmak normal insan olmaktan daha iyi şimdilik. Veba bir onları vurmadı çünkü. Salt bir veba söz konusu değil öyküde. Sorular soruları çoğaltıyor. İç çözümlemeler arka arkaya ekleniyor.

Gece Mavisi – S. İpek Ortaer Montanari

Polisiye-fantazi türündeki öykü paralel evrenlerde gezebilen ucubeyi anlatıyor. Akışkan rüyalar da var işin içinde. Malzemesi bol, keyifli bir okuma okuyucuyu bekliyor.

Musmutlu Olacaktık – Bahadır Cüneyt Yalçın

Bu sefer ucube olan bir Marslı. Dünyalaştırma programına dâhil olan Marslı’nın yaşadıklarına odaklanan hikâyede ucube kalmak atanmış ebeveynle veya atanmış sivilce ile yaşamaktan daha kolay değil mi? Ya kavanozdaki beyinler gerçek mi? Kafalar karışık…

Paşa Kılıcı – Ayça Erkol

Paşa Kılıcı bakanlar bilir, çok dayanıklı bir bitkidir. Bir de uçlarına rengârenk çoraplar geçirip satarlar. Ama yazarın evreni o kadar renkli değil. Kıyamet sonrası dünya temalı bilimkurgu türündeki hikâyede paşa kılıcı bitkisiyle bağ kuran bir adamın yaşadıkları var.

Mikro Koridorda Açık Saçık Bir An – Süreyyya Evren

Fantazi tarzında ele alınmış döngüsel hikâye keyifli bir okuma vaat ediyor. Koridorlarda sıkışıp kalan karakterin yaşadıklarını kurgudaki sembolleri yakaladıkça anlamlı hale geliyor. Veya hikâyenin sonunu bekleyin. İrade kimin, seçimler kimlerin elinde, bir de siz görün.

Ahtapot Çarpması – Onur Selamet

Güzel bir veda öyküsü ile kitabın kapanışı yapılıyor. Dışlanma, kabul görememe ile ucubelere giydirilen kılıflar bu sefer ahtapotun gölgesinde bir aileye musallat oluyor. Biraz dram, biraz macera, bizi öyküye kilitliyor.


Kitabın Sonu, Ben ve Ucube

Kitabı bitirdiğimde, kafamda hep dışlamaya alıştığım ucubelere bakışım çoktan değişmişti. Kafamdaki ucube tanımları genişleyip yayılırken zihnimin odacıklarına; kâh dış görünüş, kâh hal hareketle ucube ilan ettiklerimize bir daha baktım. Kitaptaki zamanın ucubeleşmesinden bedenleri ve cinsiyetleri üzerinden ucubeleşenleri düşündükçe normallerin sallantıda olduğu ve beden politikaların geniş çapta değiştiği bu çağda, ucube kavramının içinin hızla dolduğunu gördüm. Anlamların zamanla yeşillenip çiçeklenmesinin kıymetine vardım.


Emeğine sağlık Kayıp Rıhtım.


TÜM PANAYIRLARIN HEYULASI: KAYIP RIHTIM ÖYKÜ ANTOLOJİSİ

Kolektif

İthaki Yayınları, 2022

288 s.

bottom of page