top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Yabani'den polisiye öyküler

Yabani’nin Polisiye Özel Sayısı, farklı alt türlerde, farklı anlatım biçimlerinde ve farklı tatlarda 14 polisiye öyküye yer veriyor. Murat Zorlu, bu özel sayıda yer alan her öyküyü Litera Edebiyat için tek tek inceledi.

Murat Zorlu


Bilimkurgu-fantastik-korku temalı çizgi roman ve öyküleriyle 2016 yılında aylık olarak yayına başlayan, onuncu sayısının sonunda ise yayın hayatına ara veren Yabani Dergi, 2020 yılının Ekim ayında “bilimkurgu” temalı özel sayısıyla raflara geri dönmüştü. Bugünlerde ise “polisiye” temalı yepyeni sayısıyla, hem de oldukça iddialı bir kadroyla bir kez daha karşımızda.


Yabani Dergi’nin Polisiye Özel Sayısı’nı Litera Edebiyat için inceledik.

Derginin kapağı Gülşah Minsin tarafından çizilmiş. Sanatçı, polisiye türünün ve noir anlatının kendine özgü dilini ve klişelerini, gizemli ve cezbedici biçimde kapağa yansıtmış. Öyle ki bu kapak dergiyi ele alıp incelemek için bile başlı başına bir sebep sunuyor. Grafik tasarım ve kullanılan yazı tipi olarak da temaya uygun seçimler yapılmış. Bu konuda eleştirebileceğim tek husus, yazı renginin arka plandaki çizimle kontrast yapmaması olabilir. Özellikle benim gibi astigmatsanız, yazıları okumakta zorlanabilirsiniz.


Bu antolojinin açılış hikâyesi olan Ayyaş Fok, polisiyenin dev ismi Ahmet Ümit ve yetenekli çizer Murat Çalış’tan geliyor. Güvenilmez anlatıcı yöntemini kullanan hikâyeyi oldukça akıcı ve iyi buldum. Çizimler net ve detaylı, renkler son derece canlı. Ufak bir anekdotu da not düşeyim, çizer Murat Çalış’ın çizgi öykünün son panelinde Yabani Dergi’nin bir önceki sayısında yayınlanan Kargocu isimli çizgi öyküsünü paskalya yumurtası olarak eklediği de dikkatli gözlerden kaçmıyor.



Söylenecek sözün tükendiği, diyalogların öneminin kalmadığı ve olayları Kedi Gözü’nden izlediğimiz ikinci öyküyü gazeteci ve polisiye yazarı Elçin Poyrazlar kaleme almış, ressam ve çizgi roman sanatçısı Elif Nurşad Atalay ise çizmiş. Polisiyeden daha çok psikolojik gerilim türüne daha yakın olan bu öykünün senaryosunu gerçekten okumak isterdim. Yazarın, senaryoyu tretman olarak verip kurgusal anlatımı çizere bıraktığına neredeyse eminim. Burada öyküyü anlatan gerçek anlamda sanat. Elif Nurşad telefon ekranına yansıyan arama kayıtları ve mesajlaşmalar dışında yok denecek kadar az metnin olduğu hikâyede hemen hemen her şeyi yapıyor. Son derece başarılı olarak yerleştirilmiş panellerin çoğu ve renkler de bu anlatıyı destekliyor. Son sözüm, bütün olaylara tanık olan kediye, *seni çok seviyorum.



Şüphesiz ki polisiye türünün en ilgi çeken özelliklerinden biri suçu kimin işlediği, diğeri de neden işlediğidir. Çoğunlukla son perdeye varılıp her şey aydınlığa kavuştuğunda ise ağızda bitter kıvamında acımtırak bir tat bırakır. Polisiye roman yazarı Günay Gafur ve çizer Ertan Beşiroğlu’nun kaleminden çıkan bu öyküde emekli bir polisin Ege'de bir köye yerleşmesinden sonra geçen olayları ele alıyor. Merak uyandırıcı bulduğum bu hikâyenin sonu da okuyucuyu hem tatmin ediyor hem de düşündürüyor.




Kitaptaki dördüncü öykü, Funda Menekşe’nin kaleme aldığı ve Valendra Venüs’ün göz dolduran çizgileriyle can verdiği Bezelye Çocuk. Toksik ebeveynler, namus cinayetleri ve güvenilmez anlatıcı. Bu antolojide ikinci kez güvenilmez anlatıcı yönteminin kullanıldığını görüyoruz. Çizgi roman türünün alamet-i farikası göstererek anlatma biçimidir, ancak anlatılanlar ile gösterilenler farklı olduğu zamanlarda yalan söyleniyor demektir. İşte bazen bu yalanlara bezelyeden ortaklıklar kurulur.



Kara mizah diyebileceğimiz Erkek Adam Ağlar mı Hiç? Algan Sezgintüredi’nin muzip bir dilde kaleme aldığı, Ozan Murat Özfen’in de stilize olarak çizdiği güzel bir kısa öykü.



Ekin Açıkgöz ve Ülker Şamxalova imzalı Ölüm Büyüsü, Afrikalı iki kadının başından geçen tatsız olayları bir cinayet soruşturması esnasında iki farklı zaman çizelgesi üzerinden muhteşem çizimler ve renkler eşliğinde, çok başarılı bir kurguyla anlatıyor. Dergi içinde yer alan çizgi roman seçkisinin içindeki en nadide örneklerden.




Kemerlerinizi bağlayın, çünkü Seyfettin Efendi geri döndü! Bildiğiniz gibi Yabani Dergi’nin imtiyaz sahibi Devrim Kunter’in yarattığı çizgi roman serisi olan Seyfettin Efendi uzun süredir ortalıkta pek görünmüyordu. Bu dergide yer alan Gulyabani adlı öyküyü Anadolu Korku Öyküleri’nden ve Gerisi Hikaye podcast serisinden tanıdığımız Demokan Atasoy yazmış, Ahmet Ümit’in Elveda Güzel Vatanım romanını çizgi roman olarak resimlendiren ve Gesar serisinin yazar ve çizeri olan Bartu Bölükbaşı ise çizmiş. Renklendirmesini ise Gökberk Kaya üstlenmiş. Böylesine usta bir ekibin elinden hem çizim ve renklendirme hem de senaryo açısından son derece doyurucu bir iş çıkmış. Ah be Seyfettin Efendi yarım kalmış dosyaların var. Dön artık geri!



Konakta Cinayet, Ceyda Kiremitçi Vasiliev tarafından yazılmış, Ozan Yüksel tarafından çizilmiş. Sizlere bir ‘what if’ hikayesi örneği vereyim mi? Eğer Arzu Film yerine 1970’lerde Yabani Filmcilik var olsaydı ne olurdu? Filmlerimiz çok da neşeli olmazdı öyle değil mi? Antolojinin bu çizgi öyküsü bizlere bu sorunun cevabını veriyor. Yaratıcı bir fikir olduğunu kabul ediyorum, yine de içim dağlandı.



Cem Özduru’nun yazıp çizdiği Kayıp Şeylerin Peşinde eseri için tam olarak polisiye diyebilir miyiz bilmiyorum. Ama diyalogların doğallığı ve çok güzel çizilmiş olmasını es geçemeyiz. Kesinlikle farklı bir tat.



Dilsizler, Nurhan Işkın tarafından yazılmış, Açelya Taşkıran tarafından çizilmiş. Özellikle de kent, mimari ve iç mekân çizimleri gerçekten iyi. Bu ekipten daha fazla polisiye hikayesi okumak isterim. Kadınlara şiddet uygulayan insanlardan intikam alan kanunsuz bir anti-kahraman tatmin olmamız için yeterli olabilirdi. Ancak son perdedeki monoloğun aşırı didaktik olması eleştirmek istediğim bir husus. Bir mesaj verilmek isteniyorsa, mesajın hikaye boyunca zaten verilmiş olması gerekmez miydi?



Çok başarılı bir çizgi roman sanatçısı ve illüstratör olan Ergün Gündüz’ün kaleminden okuduğumuz Sniper Keskin Nişancı, ‘nuff said’ (söylenmesi gerekenler söylendi) türünde bir çizgi roman. Amerikan çizgi romanlarında olduğu gibi çatıdan çatıya atlayan bir karakteri, kentsel dönüşümle kimliğini kaybetmekte olan mega şehrin üzerinde izliyoruz. Görsel başarısından dolayı tavsiye ederim.



Saffetin Arkasından öyküsünde, yazar Suat Duman’ın, çizer Colorbender’in ve Yabani Dergi’nin grafikeri Elif Kut’un imzaları var. Peşinen buradaki büyük payeyi sanat ekibine vermek istiyorum. Çizimler ve renkler gerçekten şahane. Panellerin açıları, stilize çizimler kusursuz. Özellikle renklendirmede Francisco Goya’nın 3 Mayıs 1808 tablosunda olduğu gibi, karakter yüzü ve kıyafetlerinin ışık kaynağı olarak kullanılması güzel bir hava katmış.

Gelelim senaryoya, Türkiye'de basılan çizgi romanların önemli bir sorunu var: Kısaltılmış ve sıkıştırılmış olmaları. Bu sorunu özellikle haftalık ya da aylık dergilerde tefrika edilen çizgi romanlarda görmemiz mümkün. Maalesef zikrettiğim sorun burada da boy göstermiş. Hikâyenin karmaşık kurgusu sekiz sayfada anlatılmak için fazlasıyla uzun. Her karede yeni bir olay oluyor, yeni bir karakter devreye giriyor. Eğer senaryo yeteri kadar uzun olarak işlenseydi çok daha güçlü olabilirdi.



AVSEQ01.DAT, Devrim Kunter tarafından yazılıp çizilmiş. 1999 yapımı Nicholas Cage’in başrolünde oynadığı 8 Milimetre isimli filmi anımsıyor olabilirsiniz. Eğer mideniz kaldıracaksa bilgi dağarcığınızı biraz daha geliştireyim. Snuff film denilen bir olgu var. İnsanların öldürüldüğü bir porno çeşidi olan bu alt tür, çoğunluklu olarak ekstrem film sınıfına giriyor. Ne var ki, internetin karanlık yüzü deep web’te gerçek işkencelerin yapıldığı, cinayetlerin gerçekten işlendiği snuff filmlerin mevcut olduğu bilinen bir gerçek. Nicolas Cage’in başrolünde olduğu 8 Milimetre de bu konuyu ele alıyordu. Devrim Kunter’in en büyük başarılarından biri de klişeleri kendi kurgusu içinde iyi kullanması. Derginin içindeki en etkileyici çizgi romanlardan biri olması da bu yüzden. Özellikle finali hem metin olarak hem de sanatsal açıdan çok etkileyici. Daha önce Ömer Seyfettin'in Beyaz Lale isimli hikayesini siyah beyaz olarak çizgi romana uyarlayan Devrim Kunter, bu hikâyede de siyah beyaz ışık ve gölge tonlarını ustaca kullanmış.



Baykuş Bana Bakıyordu, Guy Ritchie filmi tadında, herkesin birbirinin arkasından iş çevirdiği güzel bir öyküyle derginin çizgi romanlarının sonuna geliyoruz. Bu çizgi öykünün yazarı polisiye ustası Celil Oker, çizeri ise Devrim Kunter.

Arka kapak çizeri Elif Aydın, derginin son bölümünde ön ve arka kapak çizerlerinin polisiye atmosferi iyi hissettiren çizim galerisi yer alıyor.


Yabani Çizgi Roman Dergisi, Polisiye Özel Sayısı çok zengin bir içeriğe sahip. Türü sevenlerin ya da pek tanımayanların da okumasını gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.


bottom of page