top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

"Dost büyük bir sözcük bayım"

Başak Çatıkkaş, Saramago'nun, hastalığından dolayı sıklıkla yazmaya ara verdiği ve bazı kısımlarını hastanede yazdığı son dönem eserlerinden Filin Yolculuğu üzerine yazdı.

Başak Çatıkkaş


Filin Yolculuğu adlı kitabı, Saramago’nun son dönem eserlerinden. Hastalığından dolayı sıklıkla yazmaya ara vermiş ve kitabın bazı kısımlarını hastanede yazmış. Bu yüzden kitabı “Ölmeme izin vermeyen Pilar’a” diyerek eşine ithaf etmiştir. Yazdığı bu atmosfere rağmen, Filin Yolculuğu’nda Saramago kara mizahından hiçbir şey eksik değil. Saramago, Körlük isimli kitabı ile 1998 Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştı. Görmek de ülkemizde çok okunan Saramago kitaplarından biri oldu ama bu iki kitaptaki distopik dünya ve sürükleyicilik Filin Yolculuğu’nda mevcut değil.



Daha önce Saramago okumayanlar yazarın noktalama işaretleri kullanışını biraz garip bulabilir. Saramago’nun özel adları büyük harfle başlamıyor ve bu isimlere gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmıyor. Diyaloglar da birbirinden virgülle ayrılıyor ve burada büyük harfle başlayan cümlenin karşıdaki tarafından söylendiğini anlıyoruz. Kulağa biraz zor gelse de, Saramago bunu öyle ustalıkla kullanıyor ki okur hemen alışıveriyor. Çevirmen Pınar Savaş’ın nazik önsözü de bu konuda açıklayıcı, okura Saramago dili konusunda bir nevi ön hazırlık sunuyor. Yapısı bu kadar farklı bir kitabı arada kendisini hiç hissettirmeden titizlikle çevirmesi de takdire şayan.


Kitap gerçek bir hikâyeye dayanmakta. Gilda Lopes Encarnação, Saramago ile yediği bir yemek sırasında 16. yy’da Lizbon’dan Viyana’ya yolculuk yapan bir filin hikâyesini anlatınca Saramago dostlarının yardımıyla ipuçlarının peşine düşmüş, tarihi araştırmış ve bu kitap meydana gelmiştir.


Portekiz Kralı III. João, Roma-Germen İmparatoru olan kuzeni II. Maximilian’a fil Süleyman’ı hediye olarak gönderir. Fil Süleyman ve terbiyecisi Hintli Subhro, kralın korumaları ve yardımcılarıyla yola çıkar ve bizler de bu yol hikâyesine ortak oluruz. Bu yolculukta ilk defa Hintli gören, ilk defa fil gören insanlarla tanışırız; dünyayı onların gözünden görür, şaşkınlıklarına ortak oluruz.


Yolculuk uygun iklim koşullarında yapılmadığı için fil açısından zorlayıcı olur. Bu noktada görünen hikâyenin altındaki katman da okuyucuya kendini hissettiriyor zira Saramago fili alegorik olarak kullanmıştır. Filin dizginlenememesi ile skolastik düşünceye karşı çıkan ve Orta Çağ’ın karanlığından kurtulmak isteyen aydınlara gönderme yapmaktadır. (Aynı alt tema yazarın Körlük kitabında da mevcuttur.) Saramago ayrıca fil Süleyman’ın yolculuğunu, ele aldığı konuları kibar bir alaycılıkla irdelemek için kullanmaktadır. Kralların gücünü, halkın batıl inançlarını, tarihi kayıtlarda geçenlerin altında yatan anlatılmamış hikâyeleri gündeme getirmektedir ama bunu çok ciddiye alınmaması gereken, geçip giden düşüncelerin esintileri gibi, oldukça tasasız bir havayla veriyor okura.


Saramago’yu bu kadar özel kılan şeylerden biri bana göre hikâyelerini kurgulama şekli. Hikâye anlatıcısına ve karakterlere eşit yer veriyor, kimseyi arka planda bırakmıyor. Anlatıcı kendi düşünceleriyle hikâyeye dahil olabiliyor ve sanki biz anlatıcının sesinde Saramago’nun alter egosunu duyuyoruz. Bu karakterlere, hikâyeye ya da anlatıma zarar vermiyor; aksine tatlı bir katman daha oluşturuyor.


Masalsı bir hikâye, güzel resmedilen tarihi atmosfer ve çevreye dair gözlemlerle oldukça keyifli bir kitap. Bu noktada Saramago anlatımından aşina olduğumuz pitoresk cümlelerin etkisi çok büyük elbette. Dönemin diplomatik gereklilikleri, hiyerarşik unsurlar, sınıf farklılıkları, kilisenin yozluğu da ana hikâye etrafında dönen temalar. Ana karakterlerimiz olan fil Süleyman ve terbiyecisi Subhro’nun bu kavramlardan tamamen uzak olması ise okuyucuya keyifli bir zıtlık sunuyor. Aristokrasi yapmacıklığı içinde kralını bile tanımayan Subhro ve emir tanımayan fil Süleyman zamansızca doğal duruyor,


“Çok tuhaf bir yaratıktır insanoğlu, nice önemsiz nedenle korkunç uykusuzluklar çeker de, savaş arifesinde mışıl mışıl uyur,”

gibi cümlelerle bize de insanlığa dair sorular sorduruyor.


Diyaloglar oldukça tatlı ve üstüne düşündüren türden: “Artık dostuz, Dost büyük bir sözcük bayım, alt tarafı adını değiştirdikleri bir fil terbiyecisiyim, Ben de bir süvari birliği komutanından başka bir şey değilim, ama bu yolculukta içimde bir şeyler değişti, İlk kez kurt görmekle ilgisi olabilir, Yıllar önce bir tane görmüştüm, küçüktüm, pek hatırlamıyorum, Kurt deneyimi insanları çok değiştirebilir, Bence nedeni bu değil, O zaman fil, Olabilir, bir köpeği ya da kediyi az çok anlayabiliyorken, bir fili anlayamıyorum, Kediler ve köpekler yanıbaşımızda yaşar, bu ilişkiyi çok kolaylaştırır, yanıldığımızda, hata yaptığımızda bile bir arada yaşamak sorunu çözecektir, hayvanlara gelince, onların yanılıp yanılmadıklarını bilmiyoruz, bunun bilincindeler mi bilmiyoruz, Peki ya fil, Fil için geçen gün de söylemiştim ya, durum farklı, bir filde iki fil vardır, biri kendisine öğretileni öğrenir, öteki her şeyi bilmezden gelmekte ısrar eder, Sen nereden biliyorsun, Fil gibi olduğumu keşfettim, bir parçan öğrenirken öbür parçam diğerinin öğrendiğini bilmezden geliyor ve ne kadar bilmezden gelebilirse, o kadar uzun süre yaşıyor, Senin bu kelime oyunlarını anlamıyorum, Kelimelerle oynayan ben değilim, onlar benimle oynuyor. “


Saramago tespitlerini okumak keyif veriyor: “İnsanlık tarihi birbiri ardına tepilen fırsatlardan ibarettir diyen kuşkucular haklıydı. Neyse ki hayal gücünün tükenmez cömertliği sayesinde hataları telafi ediyor, gölleri olabildiğince yeniden dolduruyor, çıkmaz sokaklara geçitler açıyor, anahtarı kayıp ya da hiç olmamış kapılara anahtarlar uyduruyorduk.”


“Fil, bir filden çok daha fazlasıdır,” der Saramago ve okura filin felsefesini tanıtarak ve bir filin dünyayı nasıl etkilediğini göstererek filin, filden çok daha fazlası olduğunu bize kanıtlar. Benim fillere olan sempatim biraz daha arttı. Fil özellikle karlı havada hızlı yürüyemez; bu kitap da filin yolculuğuna yakışır şekilde yavaş yavaş ilerliyor. Ama merak etmeyin, bu kelime yolculuğu ne kadar yavaş olursa o kadar keyif veriyor.


Bu çok katmanlı yolculuk hikâyesini Saramago’nun başlangıç cümleleriyle sonlandırayım: “Her zaman bizi bekledikleri yere varırız.”


FİLİN YOLCULUĞU

Jose Saramago

Kırmızı Kedi, 2013

Çeviri: Pınar Savaş

Tür: Roman

196 s.

bottom of page