top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Karaca Yoksa Düşü Var

İnsanı huzursuz eden, kalbini sıkıştıran, dudaklarını ısırtan bir uzun öykü, Ormandan Gece Gelen. Aileler, kültürler, öğretiler içinde insanın ilkel dürtüleri ile savaşı, geçmişi, vicdanı, bilerek ya da bilmeyerek yaşan bir varoluş mücadelesi barındıran bir yapıt.


Hande Çiğdemoğlu

Gerçekle düşün birbirinden kalın çizgilerle ayrıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Neyse ki yanı başımızda edebiyat var. O kalın hatta koyu renklerle çizilmiş çizgiyi bazen hunharca bazen de alabildiğine nahif hareketlerle silen edebiyat... Latin Amerika’da doğduğu düşünülen, bizim de tanımlanmasa da özellikle mitlerden, destan ve masallardan oluşan halk edebiyatımızda önemli bir yeri olan büyülü gerçekçilik akımı, tam olarak bu çizgiyle derdi olan bir akım. Büyülü gerçekçilik türünü benimseyen yapıtlarda karşımıza çıkan gerçekle düş arasındaki çizgiyi silme eylemi o kadar nahif ki okur ne yazarın elindeki silgiyi görür ne de silinenin yerine konulanı yabancılar. İşte kurmacanın en heyecanlı türlerinden biri olarak karşımıza çıkan büyülü gerçekçilik, yetenekli ellerde hayat bulduğunda okuru çepeçevre kuşatan, onu düş âleminin gerçekliğine inandıran, lezzetli ve doyumsuz bir okuma serüveni sağlayan bir tür. Öyle ki zihninizdeki “gerçek olması mümkün değil” düşüncesi yazarın kendinden emin tutumu ile yavaş yavaş silinir. Sonunda en gerçek üstü olaylar bile en sahici duygularınızı harekete geçirir. Bunu basitçe şöyle de izah edebiliriz. Sabah uyandığımızda etkisinde kaldığımız rüyalar vardır. Kimi zaman anı anına hatırlarız. Belki kanat takıp uçmuş, belki öldüğümüz halde sevdiğimiz birini öpmüş, belki defalarca aynı uçurumdan düşmüşüzdür. Ayık halimiz bütün bunların gerçek dışı olduğunu bilir. Ama gördüğünüz rüyanın duygularımızda yarattığı güçlü etki alabildiğine sahicidir ve bazen tüm gün sürer.

İşte son sayfası kapatıldığında kucağınızda bahsettiğim o sahici ve güçlü duygu yumağı ile baş başa kalınan bir kitaptan söz etmek isterim. Ormandan Gece Gelen. Özgür Çırak’ın iki biyografik romanı ve geçtiğimiz yıl Türkan Saylan Sanat Ödülü’ne layık görülen Sıcacık Bir Ev adlı öykü kitabından sonra okurla buluşan dördüncü kitabı bu. Tür olarak “uzun öykü” olarak sınıflandıracağımız bir yapıt. Harun, Cem ve karacanın hikâyesi.


Huzursuz Edici


Ormandan Gece Gelen, öncelikle etkili hatta irkilten ismiyle okuru kendisine çekiyor. Bu yargı, kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar kendini gerçekleştiriyor. Kitabı temel olarak iki bölüme ayırmak mümkün. İlk bölüm, Harun’un daha doğrusu Harun ve diğerlerinin hikâyesini, onun doğmamış kardeşinin ağzından anlatıyor. Bu dâhiyane anlatıcı seçimi, yazarın ilerleyen sayfalarda neler yapabileceğini ispatlar nitelikte. Sahiden de ikinci bölümde Harun’un silikleştiği Cem’in sahneye çıktığı bölümde anlatıcılar el ele ve yer değiştirerek aktarıyor olan biteni. Özellikle karacanın dile geldiği kısımların etkisi çok güçlü.


İnsanı huzursuz eden, kalbini sıkıştıran, dudaklarını ısırtan bir uzun öykü, Ormandan Gece Gelen. Aileler, kültürler, öğretiler içinde insanın ilkel dürtüleri ile savaşı, geçmişi, vicdanı, bilerek ya da bilmeyerek yaşan bir varoluş mücadelesi barındıran bir yapıt. Bütün bu temaların yanı sıra karakterler, içlerinde bulunduğu mekânlar ve yaşadığı olaylar ile oldukça dengeli bir biçimde konumlandırılmış . Kurmacanın içindeki bu denge, hikâyenin ayaklarının yere basmasını sağlıyor.


Yukarıda bahsettiğimiz büyülü gerçeklik türünün güzel bir örneği var karşımızda. Kimi gerçek, kimi düş, iç burkucu hatta dehşetengiz olayları sakin ve alabildiğine normalleştirerek anlatıyor yazar. Öyle ki babanın içtiği ıhlamurun kokusunu duyumsarken, annenin ağzında çıtırdayan kuş kemiklerinin sesini duyabiliyoruz. Astsubayın sigarasını bastığı tabaktaki yemeğini görürken, derisi yüzülmüş bir karacanın kaygan ve çürümeye yüz tutmuş derisine dokunuyoruz.


Bahsettiğimiz türün temel unsuru olan okuru oyuna çekme konusunda oldukça başarılı bir kurmaca ile karşı karşıyayız. Ancak kişisel görüşüm, eserin gücünün kurmacadan değil kullanılan dilin özgünlüğünden gelmesi yönünde. Dil ve üslup konusu edebiyatın matematiğinden bağımsız, yetenekle özdeş bir konu. Bir yapıtın ve dahi yazarının başarısı özgün dili ve biçem olarak da bahsedilen üslubu ile doğrudan bağlantılı. Sıcacık Bir Ev’den tanıdığımız Özgür Çırak’ın kendine has dili, daha da yerine yerleşmiş bir biçimde karşımızda şimdi. Öyle ki dikkatli bir okur iki eserin aynı yazara ait olduğunu anlayabilir. Şairane bir anlatım, özenli kelime seçimi, gün yüzü görmemiş ayrıntıya sahip betimlemeler, uzun ama süsleme tuzağına düşmemiş etkili cümleler. Yazarın üslubunu üstünkörü de olsa bu şekilde ifade edebiliriz. Bu bağlamda Ormandan Gece Gelen’in “en güçlü yanı” sorusu, kanımca, kurmacadan bağımsız bir şekilde lezzet veren anlatım biçimi olarak yanıtlanabilir.


“Babam, annemin gözlerinden, -aralarındaki o büyük husumetten beri sesini hiç duymadığı için- ağzından çıkacak ilk sözle darmadağın olacağından korkar pencereden bakmaya devam ederdi. Hayali bir kuş kafesi masada olurdu. Annemin dudaklarında bir iplik sökülürdü, sanırdık sökülen yerden bir kuş, bir parmak, bir böcek, akla gelmez bir şey çıkacak, işte annemin ancak büyük zelzelelerle yerinden oynayacak dudakları apalayan bir çocuk gibi konuşmaya doğrulunca, babam dışarıya daha bir kuvvetle bakar, ıhlamurundan bir yudum içer, gözlerini bir metre daha toprağa, ağaca, sabaha, artık bizim görmediğimiz neyi görüyorsa ona saplardı. Annemin konuşmak için didinip duran dili, babama ulaşamayınca, canı alınmış gibi eski sükunetine döner, taşlaşırdı.”


Özgün ve Cesur


Yazarın kullandığı temaların güçlü yapısı da yapıtın etkisinde önemli role sahip. İnsanın kendisi, ailesi, içinde bulunduğu toplum, hayvanlar ve doğa ile ilişkisindeki benmerkezci, ilkel hatta zalim tavrı hikâyelerin temel yapısını oluşturuyor. Kurbanlık düveler, kimi yemlenen kimi yenilen küçük kuşlar, hikâyenin belki de asıl kahramanı dişi karaca.


Bilindiği üzere geyik, Türk mitolojisinde kutsallık atfedilen hayvanların başında gelmekte. Köken mitlerde kayın ağacı ile birlikte yaratıcı tanrıça, soyun anası hayat kaynağı olarak anılan geyik, pek çok destanda av değil bir ruh, bir tılsım hatta kurtarıcıdır. Bunun yanı sıra geyiklerin “don değiştirme” olarak adlandırılan dönüşüm hikâyelerine de adı geçen efsanelerde, destanlarda sıkça rastlanır. Bu dönüşüm, insandan geyiğe, geyikten insana ya da insan dışı varlığa olabilir. Okuduğumuz uzun öyküde de öldürülmüş bir dişi karacanın canlanarak kaçmasına şahit oluyoruz. Haris duygularla onun peşine düşen Cem, sonrasında onunla bütünleşiyor onun hislerini yaşıyor sonra aynı insani duygulara teslim olarak ondan ayrılıyor, kendini ve karacayı ziyan ediyor. Bu bağlamda, masal ve mitlerde sıkça kullanılan büyülü gerçekçiliğin aynı zamanda kutsanan geyik üzerinden hayata geçirilmesi aynı zamanda hayat kaynağı olan doğurganlık ve anneliğin pek çok yerde farklı şekillerde temalandırılması yapıtı bu şekilde okuduğumuzda daha da etkileyici kılıyor.


Ormandan Gece Gelen, tür olarak novella yani uzun öykü olarak sınıflanmış. Oysa eserde bir bütünlük sorunu göze çarpıyor. Özellikle birinci ve ikinci bölümün birbirinden oldukça kopuk olduğu söylenebilir. İlk bölümde tanıştığımız Harun, ikinci bölümde ancak oldukça silik ve kendi hikâyesinden bağımsız bir durumla karşımıza çıkıyor. Cem’in hikâyesi öyle baskın ki, ilk bölümde okuduğumuz Harun’u neredeyse unutuyoruz. Bu durumda yapıt için, bölümlerin birbirini tamamlaması, “uzun öykü” türü için daha yerinde olurdu şeklinde bir eleştiri getirebiliriz. Aslında yapıt, uzun öykü yerine roman olarak kurgulanmış ve buna göre yazılmış olsaydı içinde barındırdığı mesele ve karakterlerinin gücü ile daha görkemli bir hale dönüşebilirdi.


Özgür Çırak, yenilikçi, özgün ve cesur tavrıyla yeni nesil Türk edebiyatında sağlam adımlarla yol alıyor. Ormandan Yeni Gelen, bunu ispat eder nitelikteki yapısıyla okuruyla buluştu. Yeni çıkanlar listelerinde göze çarpan kitap, edebiyatseverler tarafından adından sıkça söz ettireceğe benziyor.






ORMANDAN GECE GELEN

Özgür Çırak

NotaBene Yayınları, 96 s.

İstanbul, 2021.



bottom of page