top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

"Her daim savaş çıkarmaya hazırdır onlar"

Nagihan Kahraman, Bora Chung'un vurucu ortak bir tema etrafında dönen öykülerinin olduğu kitabı Lanetli Tavşan üzerine yazdı: "Eğilmek istediği meselelere rahatsız edici şekilde değinen, okuru konfor alanından çıkarıp o konu üzerine düşünmeye zorlayan bir yazar Chung."


Koreli yazar Bora Chung'un geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan kitabı Lanetli Tavşan'dan bahsedeceğim bu yazımda. 2022 yılında Uluslararası Booker Ödülü'ne aday gösterilen bu kitabın çevirisi Korece aslından, Sevda Kul tarafından yapılmış. Bora Chung'u Türkçede yeni duymuş olsak da aslında üç roman ve üç öykü derlemesi bulunuyor. Rusça ve Doğu Avrupa üzerine yüksek lisans ve Slav edebiyatı üzerine de doktor eğitimi alan yazar hâlen Rus dili ve edebiyatı ve bilim kurgu dersleri vermekte ve Rusça ile Lehçeden modern edebiyat eserlerini Koreceye çevirmektedir.

Toplam on öyküden oluşan eser, adını da aldığı "Lanetli Tavşan" ile başlıyor. Hikayenin anlatıcısının dedesi tarafından yapılan tavşan formundaki bir masa lambasını merkeze alan bu öyküde çok sevimli görünmesine rağmen lanet dağıtan bir lambanın elden ele sürüklenişini ve insanların başına neler geldiğini okuyoruz. Salt kötülük amaçlı bir lanetleme değil bahsedilen. Bunu öykü ilerledikçe anlıyoruz zaten. Boş yere lanetli eşya üretenlerin, başkalarının başına haksız şekilde kötülük getirenlerin cezasız kalmayacağının ufak çaplı bir açıklaması da yapılıyor şu kısımda:

“Bir Japon atasözü der ki, ‘Birine lanet etmeden önce iki mezar kaz.’ Yani başkalarını lanetlerseniz sonunda mezara giren diğer kişi siz olursunuz.” (s.24)

Bu tür öç alma aracı olarak kullanılan lanet nesneleri bu öyküden sonra da devam ediyor. Bu bazen klozetten çıkan bir kafa, bazen bir robot bazen de bir ev olarak çıkıyor karşımıza.


Öykülerdeki bütün ana karakterler hep yalnız ve bu yalnızlığı sonuna kadar yaşıyorlar. Genellikle yan karakterler olarak görülen lanetlenmiş nesneler ise hep bir haksızlığın, adaletsizliğin ikamesi olarak çıkıyor karşımıza. Örneğin "Evim Güzel Evim" adlı öyküde yapılanların bir intikamı olarak ayağa dolanan bir apartman var. Bir nesne değil fakat lanetlenmenin somut hâllerinden bir diğeri adeta. "Kapan"da ya da "Yara İzleri"nde de durumun hep böyle olduğunu görüyoruz. Yalnızlar ve genellikle kadınlar bu öykülerin odağında. "Kafa"da örneğin klozetten "Anne!" diye seslenen bir kafayla karşılaşıyoruz, sonrasında o kafa adeta musallat olmuş gibi peşini bırakmıyor karakterin ve ürkütücü bir sonla bitiyor. Bu öykünün kadınlık, beden algısı ya da yaşlanma üzerinden okunmaya da çok müsait olduğunu söyleyebiliriz bir yandan. Kadınlık hâllerinden bahseden bir diğer öykü de çok çarpıcı ve bir yandan da korkutucu olan "Bedenleşme". Regl döngüsünü düzenlemek amacıyla kullandığı doğum kontrol hapları sebebiyle cinsel ilişkiye girmediği hâlde hamile kalan bir kadın söz konusu bu öyküde. Bebeği doğmadan önce ona bir baba bulmak zorunda kalan kadının ailesi ve çevresindekilerin bu durumu geleneksel yollarla çözmeye çalışması bir yandan iç karartırken bir yandan da Kore kültürüne bazı yönlerden yakın olduğumuzu düşündürttü.


Lanetli Tavşan'daki öykülerin tek bir türü olmadığına da ayrıca değinmek gerek. Bu öykü kitabı büyülü gerçekçilik, bilimkurgu ve korku türlerinin bir derlemesi. Kitabın adını aldığı "Lanetli Tavşan" bir büyülü gerçekçilik örneği. Nesiller boyunca lanetli eşyalar üreten bir aile var ve tam da büyülü gerçekçiliğin ana özelliği olarak kimse sorgulamıyor bu durumu; çünkü kişiye özel lanetli eşya üretme, günlük hayat pratiklerinden biri olmuş adeta. "Elveda Sevgilim" ise bilimkurgu ögelerinin ağır bastığı bir öykü. Üretilme amaçları elden ayaktan düşen insanlara yardım ederek onların hayat standartlarını yükseltmek olan robotların olduğu bu öyküde de ana karakter yine yalnız ve yaptıklarından ötürü, bu robotlar bir noktadan sonra onu cezalandırıcı konuma geçiyor. Bir de bunların haricinde masalsı ögelerin yer tuttuğu birkaç öykü var. "Evvel zaman içinde..." diye başlayan "Kapan" adlı öykü ya da "Rüzgârın ve Kumların Hükümdarı" masal türüne yakın öykülerden. Yazar bazı yerlerde tıpkı masallardaki gibi okuyucuya ders niteliğinde cümleler de kuruyor:

"(...)senin suçun değil, prenses. Lanet kaldırılabilir ama açgözlülüğün kör ettiği gözleri açmanın hiçbir yolu yoktur. Her daim savaş çıkarmaya hazırdır onlar."(s.203)

diyor mesela rüzgârın ve kumların hükümdarı prensese. Bütün bunlarla birlikte içlerinde benim en beğendiğim, "Vuslat" adlı sonuncu öykü oldu. Kitaptaki en romantik isimli öykü bu olabilir; bu sebeple aslında öyküye biraz temkinli hatta ön yargılı yaklaştım ilkten. Fakat öykü İkinci Dünya Savaşı’na bağlandıktan sonra gönlümü fethetti adeta. Savaşta ölen Polonyalıların savaştan yıllar sonra hayalet olarak şehrin meydanında dolaştığı bu öykü bence savaşın yıkıcılığı ve ruhumuzda bıraktığı izler noktasında oldukça etkileyiciydi. Bora Chung'u, vurucu ortak bir tema etrafında dönen öykülerinin olduğu kitabı Lanetli Tavşan ile tanımış olduk. Eğilmek istediği meselelere rahatsız edici şekilde değinen, okuru konfor alanından çıkarıp o konu üzerine düşünmeye zorlayan bir yazar Chung. Umarım diğer kitaplarını da en kısa zamanda okuma fırsatı buluruz. Herkese iyi okumalar.


LANETLİ TAVŞAN

Bora Chung

İthaki Yayınları, 2022

Çeviri: Sevda Kul

232 s.

bottom of page