top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Işıkları açma cesareti

Damla Karakuş, Özge Doğar'ın Minnina Işıkları Kapama isimli kitabı üzerine yazdı: Hepimiz ellerimizdeki görünmez bavullarda, belki de annemizin rahmine düştüğümüz anın çok öncesinden, bize kodlanmış travmalarımızı taşıyoruz. Kimimizin hatırladığı nefis çocukluk anıları, kimimizin cam kırıklarıyla delik deşik edilmiş hafızası...


Damla Karakuş


“Senin için hiçbir şey yapmadığımı söyleyemezsin anne!

Ben bu tiksindirici düzende, insanca yaşamayı senin için seçtim.”

Sadece arka kapağını okuduğumuzda dahi pek çok şeyi art arda sorgulamaya başlatan roman, bir tokat hissi yaşatan bu alıntıyla başlıyor. İnsan, bazen yanıtlarından korktuğu sorulardan kaçar ya, işte öyle kaçılası bir kitap aslında Minnina Işıkları Kapama! Ama sonra şu soru, arkanızı döndüğünüz anda kolunuzdan tutup çekiyor sizi: “Gerçeklerden daha ne kadar kaçacaksın?”


Ece, çocukluğunda ailesi tarafından istismara uğramış bir genç kadın. “Hangimiz değiliz ki?” diye iç geçirdiğinizi duyduğuma yemin edebilirim, ama bunu ispatlayamam. Yine de olsun, şimdi sen kendini biliyorsun. Artık çok sorun var ve yazarımız Özge Doğar’ın samimi, yalın ve gerçekçi anlatımındaki bu kurguyla, bir çırpıda bitecek, ama etkisi günlerce sürecek, yer yer öfke ve gözyaşı dolu bir yolculuğa çıkacaksın. Hazır mısın?



Evet, hepimiz ellerimizdeki görünmez bavullarda, belki de annemizin rahmine düştüğümüz anın çok öncesinden, bize kodlanmış travmalarımızı taşıyoruz. Kimimizin hatırladığı nefis çocukluk anıları, kimimizin cam kırıklarıyla delik deşik edilmiş hafızası... Ece, cam kırıkları üzerinde uzun yürüyüşler yaptığı hafızasında, elbette çimenlerin olduğu yerlerden de geçiyor. Adile, en büyük şansı oluyor; onu büyütüyor, okutuyor ama bir türlü ruhunun kesiklerini saramıyor. Çünkü bazı yaraların kabuk bağlaması çok uzun zaman alır. Ece’ninki işte öyle bir yalnızlık. “Baba” sözcüğünün sözlükteki karşılığı, onun bacak arasına sızmak isterken, “anne” sözcüğünün sessiz kalışından sonra, bozulmuş bir banyo musluğu dünyanın bütün küvetlerini doldursa da kalbindeki zehri paklayamıyor. Dünya çoğu zaman kötülüğe meyilli dönüyor; elbette insanlar yüzünden. Ama tılsım bizde. Her yerde ararken bir bakıyoruz, anahtar elimizde. Hiç geçmezmiş sanılan acılarımız ve başkasında tam olan eksikliğimizle karşılaştığımızda ilk günkü gibi kanayan yaralarımız, ellerimize bakma cesaretini gösterdiğimizde iyileşiyor. Yaralarını, en güzel insanın kendisi sarıyor…