top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

Masallar da değişir

Şule Tüzül,  Mine Söğüt'ün son kitabı Ormandaki Kalpsiz Ceylan üzerine yazdı: "Öyle bir masal yazmış ki; tüm Mine Söğüt külliyatını, yarısı resimlerden oluşan yüz sayfalık bir masalın içine sığdırıvermiş. Öyle bir masal ki her yaştan çocuk ve yetişkin okuyabilir."


ree

Ursula K. Le Guin'in denemelerinden oluşan Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabı, fantastik ve bilimkurgu edebiyatın gerekliliği ve önemini odağına alan şahane bir kitaptır. Tüm kitapları gibi. Kitaptaki denemeler Metis Yayınları tarafından bir araya getirilmiştir. Kitapta yer alan Çocuk ve Gölge başlıklı deneme, Hans Christian Andersan'ın bir adamla gölgesi arasındaki ilişkiyi anlatan masalı ile başlar. Oradan Carl Gustav Jung'un gölge teorisine geçer. Bu teori özetle; insanın gölgesiyle yani içimizdeki kötü ile yüzleşmemizi, gölgemizle aramıza mesafe koymanın gölgeyi güçlendireceğini, bizi daha zor ve kötü durumlara düşüreceğini, ancak gölgemizle yakınlaşırsak ve yüzleşirsek yaşamımızı doğru seçimlerle sürdürebileceğimizi söyler. Le Guin çocukken Andersan masallarındaki gerçekçilikten, mutsuz hikâye ve sonlardan nefret edermiş. Ama yetişkin olduğunda bu masalların onda ne kadar doğru etkiler bıraktığını farketmiş. Masallar, fantastik edebiyat ile bilimkurgu, çocuklara ve yetişkinlere kötüyü ve kötülüğü anlatmanın en iyi yoludur, diyor bu nedenle. Çünkü iyi kadar kötü de anlatılmalıdır. Çocuklara kötüyü, kötülüğü anlatmadan kötülükten korumanın mümkün ve doğru olmadığının altını çizer Le Guin ve der ki: 

"Yüzüklerin Efendisi'nin fantezi dilinde yazılmış olması tesadüf değildir; bunun nedeni Tolkien'in bir gerçeklik kaçağı olması değildir, çocuklar için yazması da değildir. Neden, fantezinin ruhsal yolculuğun, ruhta iyiyle kötünün mücadelesinin doğal, en uygun dili olmasıdır."  


Denemenin son bölümünde ise şunları söyler:

"Kendimizi ve gölgemizi görmemiz gerekir. Çünkü gölgemizle yüzleşebiliriz; onu kontrol edebilir, onun rehberliğini kabul edebiliriz; böylece belki de büyüdüğümüzde güçlenip toplum içinde sorumlu yetişkinler olduğumuzda, dünyada yapılan kötülükler, katlanmak zorunda olduğumuz adaletsizlikler, azap ve acı karşısında ve o en sondaki nihai gölge karşısında, çaresizlikle teslim olmaya ya da gördüklerimizi inkâr etmeye daha az eğilimli oluruz."


Ursula K. Le Guin'e göre; sabit gerçekler, doğru ve yanlışlar yoktur. Doğada her şey değişir ve dönüşür. Masallar da. Andersan'dan etkilenen bugünün yazarları yeni masallar yazarlar. Çünkü tüm o masallar "Neden?" sorusunu sordurur bize. Neden diye sordukça yeni doğrular buluruz. Adalete, eşitliğe, özgürlüğe ve iyiye ancak ve ancak sürekli "Neden?" diye sorduğumuzda ulaşabiliriz. 


Kadınlar Rüyalar Ejderhalar'ın Türkiye'de ilk basımı 1999. O yıllarda fantastik edebiyata ve bilimkurguya uzak bir okurdum, tam da kitabın benim gibi okurlara yaptığı eleştiriler nedeniyle. Kitabı ilk olarak o yıllarda okumuştum, Ursula K. Le Guin'in de ilk okuduğum kitabıydı. Hemen ardından tüm kitaplarını okumaya başladım. Geçtiğimiz günlerde Erkan Oğur Müzik Okulu'nda sürdürdüğümüz Kaktüs Kitap Kulübü'nde bu kitabı konuştuk. Bu nedenle tekrar okuma şansım oldu. 


İyi ki de oldu çünkü bu kitabı okuduğum günlerde Mine Söğüt'ün son kitabı Ormandaki Kalpsiz Ceylan yayınlandı. Can Yayınları tarafından yayınlanan Ormandaki Kalpsiz Ceylan bir masal kitabı, sadece çocuklar için değil yediden yetmişe herkes için bir masal bu. Ormandaki Kalpsiz Ceylan, Ursula K. Le Guin'in kitabındaki makalelerin tamamını doğrulamak için çıktı sanki karşıma. Bazı kitaplar birbirlerinin lezzetini arttırıyorlar. 


Hepimiz masallarla büyüdük ve bugünümüzde o masalların büyük etkisi var. Mine Söğüt için de öyle olmalı. Söyleşilerinde Behrengi'nin kitaplarından çok etkilendiğini söylüyor o da. 


Mine Söğüt tüm roman ve öykülerinde, ana mesele ne olursa olsun, kötüyü anlatır, kötüyü sorgular. Sürekli "Neden?" diye sorar. Neden şu insan kötü? Neden dünyada şu veya bu kötülük var? Bir insan başka bir canlıyı neden öldürür, işkence eder, acı çektirir? Kadınlar neden delirir? Erkekler neden hükmeder? Savaşlar neden sürer? Peki insanlar neden bunlar üzerine pek de düşünmezler? İnsanlar neden "Neden?" diye sormazlar? Birçok okur için serttir Mine Söğüt'ün dili; gerçeği tüm dehşeti ile dile getirmekten sakınmaz. Ama bir o kadar barışın dilidir, doğanın dilidir, hayvanların ve ağaçların, ezilenlerin, ölenlerin, öldürülenlerin, sesi olmayanların dilidir. Adaletsizliğe maruz kalanların, hakkı yenenlerin dilidir. O dil hep şiddetsiz ve savaşsız bir dünyanın düşünü seslendirir. Kimseyi yargılamaz, kimseyi kutsamaz da. Tüm roman ve öyküleri fantastik ögeler içerir. Hiç aklınıza gelmeyen, asla olamaz diyeceğiniz kahramanlar ve olaylar vardır bu hikâyelerde ama size şunu dedirtir: Neden olmasın? Olabilir. İnsan isterse her şey olabilir. Çünkü mesele o kahramanların ya da hikâyelerin gerçek olup olmaması değil, maruz kaldığımız gerçeklerin neden bu kadar gerçeküstü oluşudur. Mine Söğüt, durmaksızın akıl tutulması yaşayan bu coğrafyayı ve dünyayı ters yüz eder, sarsar, alt üst eder, aklımız başımıza gelsin diye...


Şimdi de öyle bir masal yazmış ki; tüm Mine Söğüt külliyatını, yarısı resimlerden oluşan yüz sayfalık bir masalın içine sığdırıvermiş. Öyle bir masal ki her yaştan çocuk ve yetişkin okuyabilir. 


Her şey değişebilir, masallar da... Mine Söğüt, herkesin çok iyi bildiği Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalından yeni bir masal yaratmış. 1812 yılında Alman Grimm Kardeşler tarafından derlenmiş ve basılmış olan bir halk masalı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler. Hepimiz çok sevdik o masalı çocukken. İyi ve kötüyü böyle masallardan öğrendik önce. O zamanlar hiç sorgulamamıştım. Çevrem ve toplum da o masalın gerçekleri ile uyumluydu. Ama sorgulamalıyız diyor Mine Söğüt, tüm masalları, her şeyi. Hep sormalıyız: Neden? Neden bir avcı, prensesin kalbini çıkarmamak için bir ceylanın kalbini çıkarır ve kimse de o ceylanın yaşam hakkını düşünmez? Neden birilerinin emri ile başka birinin kalbini çıkarmalıyız ki? Bir insan neden avcı olur? Neden korkarız bize emir verenlerden ve neden mantıksız bile olsa o emirleri uygularız? Neden üvey anneler cadıdır ve kötüdür? Prensesler neden güzel olmalı? Güzellik nedir? Ya çirkinlik? Neden prensesler prensini bekler? Neden cüceler toplumdan uzak yaşar? Ormanlar neden tehlikeli ve korkunçtur? Tüm bunların aksi olamaz mı? 


Mine Söğüt iki asır önce yazılmış bir masalı ters yüz ediyor. Bir masal okuyoruz evet, şahane bir masal, ama bence aynı zamanda bir manifesto bu; hayata ve insana dair...  Bakın neler söylüyor Ormandaki Kalpsiz Ceylan:


"Soruların hiçbir zaman tek cevabı olmaz. O yüzden bir soruyu kime sorduğunuz çok önemlidir."

"Mantık, her şeyin farklı bir açısı olabileceğini düşünmek ve sabit fikirlerin tuzağına düşmemektir."

"İmkânsız nedir? Mümkün hangisidir? Bundan emin olmak çok zor olduğu için insanlar başarılması kolay olmayan her şeye imkânsız demeyi tercih ederler."

"Kuşlara ve ağaçlara yabancılaşan bir dünyada yaşayan insan hızla kendisine de yabancılaşır."

"Korkma, karanlıkta da aydınlıkta olan ne varsa o vardır."

"Tüm muktedirler kalpsizdir. Bunu herkes bilir."

"Doğada her şey zaten kendiliğinden değerli. Her şeye başka bir değer biçmek neden?"

"Dünya yönetilmesi değil, sadece yaşanması gereken bir yer oysa!"

"Ama önemli olan başkalarının ne yaptığı değil, bizim ne yaptığımız."

"Çıkmaza girildiğinde bile şakalaşılamayan hayat, hayat değildir."

"Gücünü kaybetmek zorbaların korkusudur. İyi kalpli bir lider hiçbir şeyden korkmaz."

"Dünyayı adalet değiştirir, eşitlik değiştirir. İstediklerimizle yaptıklarımızın tutarlı olması değiştirir."

"Barış için sadece savaşmamak kâfiydi."

"Dünyadaki her şey birbiriyle bağlantılıdır."


Mine Söğüt insanı merkeze koyan her türlü düşünceyi ters yüz ediyor. Bu masalın kahramanı prenses değil, bir ceylan, kalbi bir avcı tarafından sökülen bir ceylan. Tüm hikâyeler gibi insanı anlatıyor ama yüzünü doğaya dönerek yapıyor bunu. İnsanın da doğası olan o doğanın kalbine yolculuk yaparak... 


Masal şahane ama içindeki çizimler de bir o kadar şahane. Bu kitapta bence iki masal var. Birlikte yürüyen iki masal; biri Mine Söğüt'ün yazdığı, diğeri Bahadır Baruter'in çizimleriyle anlattığı masal. Çizimler öyle detaylı, öyle duygu yüklü, öyle incelikler barındırıyor ki, harcanan emeğe hayran olmamak mümkün değil. İkinizi de saygı ve sevgiyle kucaklıyorum.


Mine Söğüt iki asır önce yazılmış bir masalı ters yüz ederek şahane bir eser ekledi dünyamıza. Kitabı okuduğumdan beri her şey konuşuyor çevremde; kedilerim, sahildeki köpekler, kuşlar, ağaçlar, deniz, rüzgâr, balıklar... Her birini dinleyip anlamaya çalışıyorum, anladıkça hafifliyorum. Kötülüğün inatla kol gezdiği şu dünyada, anladıkça hafifliyorum. Dünyadaki bütün ağaçlar birbiriyle konuşurken, devasa bir iletişim sistemine sahipken, iletişim çağının doruğunda yaşadığımız bugün iki insanın bile iletişim kurmakta zorlanması, insan ve doğa arasında büyüyen mesafeye dair çok şey söylüyor... 


"Ormanın da kalbi vardır," diyor Mine Söğüt. Her şeyin bir kalbi olduğunu ve en büyük meziyetin, bırakın bir kalbi söküp almayı, kalp kırmadan yaşamak olduğunu düşünebilmek... düşleyebilmek... Ormandaki Kalpsiz Ceylan, tüm masallar gibi, daha iyi bir dünyada yaşayabilme ihtimalinden bahsediyor. Umudun ancak çalışarak, emek vererek varlığını sürdürebileceğinden...


ORMANDAKİ KALPSİZ CEYLAN

Mine Söğüt

Can Yayınları, 2025

Çizimler: Bahadır Baruter

96 s.

Comments


bottom of page