Öykü: 40 Memeli Efesli Artemis
"Mermerin kendine has soğukluğuna, çocukluk yıllarından, annesinin mezarına sarıldığı anlardan aşina."
Tülay Demirbilek
Uyandığında ona tüm gün eşlik etmek için tepesinde bekleyen korku gardiyanı, bu sabah yerinde yok. Hayatla arasındaki incelmiş o bağı yeniden sağlamlaştırmak için doğru bir zaman. Güne sevdiği şeyleri yapmaya niyet ederek başlıyor. Çayını en sevdiği müziğin eşliğinde yudumlayıp, tenine en çok yakışan kokuyu sürerek evden çıkıyor.
Ağacı olmayan toprak, rüzgâr esince nasıl kolay savruluyorsa; kavurucu sıcaklığın tepesinde biriktirdiği terler de alnından şakaklarına doğru hiçbir engele takılmadan kolayca akıyor. Boynuna doladığı, göğsüne kadar inen şalın kuru kalmış yerleriyle terlerini silip, kapıdan içeriye adımını atıyor. Gün ışığının girmediği sadece eserlerin tepe noktasında duran spot ışıkların aydınlattığı bu loş bölümde mermer heykellerin sayıca fazlalığı, ona serinliğin sadece klimadan gelmediğini düşündürüyor. Mermerin kendine has soğukluğuna, çocukluk yıllarından, annesinin mezarına sarıldığı anlardan aşina.
Roma Dönemi’ne ait, günlük yaşamda kullanılmış çeşitli objelerin yer aldığı bölümü dikkatle incelerken objelerin bazı kırık parçalarını zihninde tamamlıyor, bir yandan da eşyaları kullanan kişilerin kimler olduğu, nasıl bir yaşam sürdüklerini hayal etmeye çalışıyor. Bu bölümü bitirip yan tarafa geçtiğinde onu karşılayan büyük mermer sütunlar, sanki bir tapınağın içinde yürüyormuş gibi hissettiriyor. Bütün ihtişamıyla, zamana meydan okuyan Efesli Artemis Heykeli’nin karşısına geçtiğinde dikkatini ilk çeken şey Artemis’in göğüs bölgesinde dört sıra halinde yer alan, yumurtaya benzeyen, sayısı onlarca olan memeler oluyor. Heykelin burnundaki, çenesindeki, kollarındaki eksik parçaları fark etse de onları tamamlama arzusunu duymuyor. O an tamamlamayı istediği tek bir şey var…
Heykele ait bilgilerin yer aldığı panoyu okurken; heykelin başının üstündeki üç katlı tapınak tasvirli tacının, vücudundaki sayısız hayvan figürünün, takılarındaki sembollerin anlamlarının olduğu bölümleri hızlıca geçip, memelerin olduğu yere dikkat kesiliyor. “Boynundaki gerdanlığın altındaki memeler bolluk, bereket ve doğurganlık anlamına geliyor.’’ Bu cümleyi okuduktan hemen sonra boynuna doladığı şalı kaydırıp göğsünün sol tarafına bakınca Artemis’e duyduğu hayranlık da yerini öfkeye bırakıyor. Bu öfke ona çocukluk yıllarındaki bir anıyı hatırlatıyor: Annesinin kendisine ve kardeşlerine eşit pay ettiği kurabiyeleri açgözlü abisi, tabaklarından birer tane kendi tabağına ekleyip yediği zaman da aynı öfkeyi hissetmişti. Öyle ki tabakta kalan son kurabiyesini de ağlamaktan yiyememişti. Hayat döngülerden ibaret diye düşünüyor. Bir kez daha bakma ihtiyacı hissetmediği Artemis’i bolluğu ve bereketiyle baş başa bırakıp, çıkış kapısına yöneliyor.
Üzerine taş bağlanıp denize atılan kara bir kutunun, ipinden sıyrılıp denizin üstüne çıkması gibi; derinlerde sakladığı duygular da gün yüzüne çıkıyor. Bu eksikliği ilk kez uzun, dalgalı, sarı saçlarının yerinde parlak kafa derisini gördüğü anda hissetmişti. İkincisi ise seviştiği adam, okşamak için elini attığı memesini tutamayınca şaşırıp gözlerini kendisine diktiği andı. Yürüdüğü yol boyunca zihnine hücum eden düşünceler, kendisini bu andan koparıp geçmişin acı anlarında gezdirmeye kararlı görünüyor. O an olduğu yerde durup yüzünü gökyüzüne çevirip, derin bir nefes alıyor. Tepesindeki ağacın dalları arasından kendine yol bulan güneşin ışığı, gözlerindeki yaşı nazikçe siliyor. Doğanın bu şefkatli dokunuşundan sonra daha iyi hissediyor.
Biraz ilerisinde kalan esnaf lokantasının tuvaletini kullanmak için içeri giriyor. Evden çıkmadan önce son anda çantasına attığı peruğu çıkartıp, karışmış yerlerini düzeltip kafasına yerleştiriyor. Çantasında makyaj malzemesi olarak bir tek şeftali tonlarındaki ruju var. Eski usul, annesinin yaptığı gibi önce dudaklarına, sonra yanaklarına en son da göz kapaklarına sürüp parmağıyla dağıtıyor. Göğsündeki teri silmek için elini uzattığı dispenser kutusundan, kağıt havlunun yumuşaklığı yerine eline sert ve kaygan bir his bırakan pembe renkli bir saman kağıdı geliyor. Bu sertlik tenine değsin istemiyor. Kağıdı olduğu yerde bırakıp yukarı sıyırdığı sütyenin altında, yan durmuş bir balığın kılçığını andıran dikiş izlerini sanki ilk kez görüyormuş gibi aynadan izliyor. Bir yandan da parmağı ile dikiş izlerini takip ediyor. Tıpkı bir zamanlar annesinin yaptığı gibi. İki ay sonrasına planladığı ve heyecanla beklediği silikon takma ameliyatından tam da o anda vazgeçiyor. Balık kılçığına benzeyen bu dikiş izlerini yapraklı, çiçekli bir ağaç dalına çevirecek dövmeyi yaptırmaya karar veriyor. 40 memeli Artemis’e karşı tek memeli Tomris… Bir amazon kadını gibi hissediyor şimdi. Kafasına taktığı peruğu, boynuna doladığı şalı çöp kutusuna atıp, çıkıyor.
Comments