top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

Öykü: Kara Kedi

  • Yazarın fotoğrafı: Litera
    Litera
  • 11 saat önce
  • 4 dakikada okunur

"Enseme yapışan uzun saçlarımı elime dolayıp tepemde topladım. Tekrar dairesel hareketlerle karnımı ovmaya başladım. Ellerim sanki başkasının eli gibi olmuştu."


Esra Türker Özkurt


Gözlerimi açtım, ağrı bu sefer daha şiddetliydi. Ayaklarımı karnıma doğru çektim, sağ elimle karnımı ovuyordum. Yatarken belime koyduğum sıcak tülbent tortop olmuş, ayak ucuma gelmişti. Sıcak su torbası ile bacaklarımı yaktığımdan beri farklı yöntemler dener olmuştum. Geçen ay ağzını sıkıca kapatmayınca tıpadan sızan kaynar su bacaklarımı haşlamıştı. Bağırmama uyanan Cem beni zorla soğuk duşun altına sokmuş, o gece sürekli söylenmişti. Ertesi gün acıdan hiçbir şey giyemediğim için bütün günü evde ince bir gecelikle oturarak geçirmiştim. En yakın arkadaşım dahil kimse neden o gün ofiste olmadığımı bilmedi. Sol bacağımdaki pembe izi bir tek ben farkedebildiğim için küçük ihmalim çabuk unutuldu.

Caddede artan trafiğin sesi duyuluyordu, hava aydınlanmıştı. Cem’in alarmı birazdan çalacaktı. Yataktan kalktım, iki elimle karnımı tutarak banyoya gittim. Soğumaya bıraktığım ütüyü alıp, tülbenti tekrar ısıtmaya başladım. Ütüden çıkan buhar sesi kalorifer peteğinin altında uyuyan Ceviz’i bu sefer uyandırmıştı. Yanıma gelip sıcak tülbentin üstüne oturmaya çalıştı. “Bu senin için değil” dedim sessizce. Patilerinden kurtardığım tülbenti aceleyle belime sardım. Odaya döndüğümde Cem gözlerini açmış, tavana bakıyordu. Yorganı açıp yatağa girecekken mavi çarşaftaki iki büyük kırmızı benek canımı sıktı. Cem hala tavana bakıyordu. Ben de lekeleri görmemiş gibi yapıp sessizce yatağa yattım. 

Karnıma sıkıca bastırdığım tülbentin sıcaklığı çok güçlüydü, ateşten yapılmış iki kocaman el gibiydi, şefkati iyi gelmişti. Çocukken üşüttüğümde annemin ısıtıp ayağımın altına koyduğu kızıl kiremiti hatırladım.Tespih böceği gibi kıvrıldım, hafif hafif bedenimi sallıyordum. Ayaklarım Cem’in sırtına değince bedenini geriye doğru çekip, beni yeni görmüş gibi yüzüme baktı, “Günaydın” dedi. Kalkıp balkon kapısını araladı, isli havayı içine çekti. Yorganı savurup, yatağın içinde telefonunu aramaya başladı. Büyük kırmızı lekelerin yanında duran telefonu alıp yorganı yarım yamalak üstüme kapattı. Açıkta kalan belimi örtmek için doğruldum, çok üşümüştüm. “Evde hiç ağrı kesici kalmamış” dedim. ilacı zamanında alamazsam ağrı çok şiddetli oluyordu. 

Beni duymadı, çekmeceleri karıştırmaya başladı. Dolap raflarına baktı, yerde duran spor çantasının büyük gözünde aradığı şeyi bulunca sevindi. Saçlarına iyi gelen ısırgan otlu şampuanını alıp banyoya gitti. İçeriden bağırdı “Kaç kere söyledim, sıcak ütüyü ortada bırakma, kedi var bu evde” dedi. Beline sardığı havlu ile geri gelip ütüyü odanın kapısına bıraktı, duşa girdi. Hala söyleniyordu. Banyodan gelen boğuk sesin susmasını bekledim. Kıvranarak kalktım, ütüyü aldım, balkona koydum. Yerler soğumuştu, parke tabanlarımı ısırıyordu. Yatarken giydiğim yün çoraplarımı yorganın içinde aramaya başladım. Yeni bir kırmızı leke gözüme çarptı. Tekini bulduğum çorabı ayağıma giydim, diğerini arayacak gücüm yoktu, ayaklarımı birbirine sürterek ısınmaya çalıştım. 

Ağrının şiddeti midemi bulandırmaya başlamıştı. Bacaklarımı kasıyor, topluyor, yan dönüyor, yüz üstü yatıyordum. Sanki karnımdaki kasları tek tek çekiyorlar, uzatıp düğümlüyorlar sonra da çözüyorlardı. Bedenimin ritmi beş dakika ağrı, otuz saniye rahatlama şeklinde gidip geliyordu. Hem üşüyor hem de terliyordum. Enseme yapışan uzun saçlarımı elime dolayıp tepemde topladım. Tekrar dairesel hareketlerle karnımı ovmaya başladım. Ellerim sanki başkasının eli gibi olmuştu. İşe yarıyor muydu bilmiyordum. Zihnimi başka düşüncelere odaklayıp, ağrıdan uzaklaşmaya çalıştım. İşe yaramadı. Banyodan gelen müzik sesine eşlik ederek bedenimi sallıyordum. Sallanmak iyi geliyordu. 

Aniden gölge gibi odaya giren Ceviz kısa bir süre beni seyredip, gözlerime baktı. Yatağa gelmek için izin istiyordu. Yorganı açtım, davetimi kabul etti. Yatağa çıkınca kırmızı lekeleri siyah patileri ile eşelemeye başladı. Yorganı kapattım. Karnımın önüne kıvrılıp yattı, sıcaklığı gerilmiş vücudumu gevşetti. Arada patileri ile karnımı yokluyordu. İçim geçti, rahatlamıştım. Önce su sesi kesildi. Ardından telefonda çalan şarkı durdu. Banyonun kapısı açılınca kulakları dikilen Ceviz yataktan atladı, kapıda karşıladığı sahibinin ıslak bacaklarına sürünmeye başladı. Beni kucağına al diyordu kendi dilinde. Cem yavaşça eğilip karşılık verdi. Bir yandan Ceviz’i okşuyor, bir yandan da aynada yüzünü inceliyordu. Ben de onunla birlikte aynadaki yansımasını seyretmeye başladım. Kıvırcık siyah saçları, kemikli burnu, belirgin çene hatları ile çok sağlıklı görünüyordu. Göz göze geldik “İşe gitmeyecek misin” dedi. Hayır anlamında kafamı salladım. “Hayat size güzel” dedi gülerek. “Leyla ablaya söyle de gelirken ağrı kesici getirsin” diye ekledi. Ceviz’in kafasına bir öpücük kondurup yere bıraktı, hızlıca giyindi. Gömleğinde gördüğü ince mürekkep lekesine gözü takıldı, dolaptan yeni bir gömlek seçti. “Leke çıkarıcı var mı bizde” diye sordu, sonra neyse ya uğraşmayın atın gitsin” deyip yere bıraktı gömleği. Giyindikten sonra önce bana, sonra da aynaya bakıp odadan çıktı. “Leyla ablayı aramayı unutma” diye bağırdı koridordan. 

Dış kapının kapanma sesini duyunca kalktım, ağrım azalmıştı. Odadaki parfüm kokusu burnumu kaşındırıyordu. Yine banyoda değil odada sıkmıştı parfümünü. Balkon kapısını açtım. Cem’in yerde duran gömleğini alıp sepete attım. Odaya dönüp yorganı yatağın üzerinden çektim. Lekeli çarşafa baktım. Ceviz tekrar yatağın üzerine çıkıp kırmızı lekeleri eşelemeye başladı, o eşeledikçe sanki çarşaf kanıyordu. Ceviz’i yere alıp, tek bir hareketle yataktan sıyırdığım çarşafı elimle tortop ettim. Sonra da mutfağa gidip çöp kovasının içine tıktım. Leyla ablayı aradım, yoldaydı. Gelirken leke çıkarıcı ve ağrı kesici almasını rica ettim. Ben telefonda konuşurken Ceviz çöpten çıkarttığı çarşafa dişlerini geçirmiş, çarşafı mutfak halısının üstüne yaymıştı. Kırmızı lekeleri eşelemeye başlamıştı tekrar. “Yaramaz kedi” diye bağırdım. Patilerinin altından çektiğim çarşafı tekrar siyah çöp poşetine tıkıp ağzını bağladım. Leyla abla gelmeden poşeti çöp bacasından aşağı gönderdim. Odaya dönüp telefonuma gelen bildirimlere baktım, patrondan cevap yoktu, doktorum operasyon tarihi için haber beklediğini yazmıştı. “Kist daha fazla büyümeden almak en iyisi” demişti son muayenede. Asistanını arayıp üç gün sonraya operasyon için gün aldım. Ağrı hissetmiyordum artık, ilaca gerek kalmamıştı. Baş ucumdaki çekmeceden temiz bir çarşaf çıkartıp yatağa serdim. Kendimi temiz çarşafın üstüne bıraktım. Her zaman az yer kaplamaya çalıştığım yatakta kollarımı bacaklarımı kocaman açıp, gözlerimi kapattım.

Yorumlar


bottom of page