Öykü: Marş
"Ağzımıza kadar heves doluyuz, dudak payı bırakmamışız telaştan, kaygı tufanından kaçarken."
Gizem Sayacan
Karlı bir sabah. Sabah, sevdiğimiz bir ülkede. Ülke, hayal dünyamızın kuzeyinde. Ağzımıza kadar heves doluyuz, dudak payı bırakmamışız telaştan, kaygı tufanından kaçarken. Hangisi yalan, hangisi gerçek bilemiyorum diyorum ben. Sen anlamıyosun. Senin keyfin yerindeyken, bazı şeyleri anlamayalım istiyosun. Yalnız ikimize ait Yaşayalım Gitsin Be Ülkesinin marşını söylüyosun. Sorumu senden geri alıp, fener tutar gibi içime döndürüyorum, içimde döndürüyorum. Evimizden uzaktaki bu yakınlık mı, evimizin içindeki uzaklık mı tutunacağım güvenli ip şimdi benim yani diyorum.. İnceden ufak bir ışık sızsın, uyanık tutsun, deneyim sofrasından kalkarken sağı, solu az buçuk görebileyim istiyorum. Hayal ülkesinde bile bekçisiyim kendimin. Çan sesine doğru kaçırıyorsun marşlı bakışını. Peki diyorum. Ağzıma tadı, yüzüme soğuğu, kulağıma çanı saklayıp, kalıyorum anın içinde. Kayıtlara alıyorum her detayı. Evde ayırırım nasılsa yakınlığı, yalanı, uzaklığı, hakikati birbirinden. Eve iş getirmeyi severim beni biliyosun. Ben de kaçırıyorum gözlerimi çana doğru bir seferlik. Koyuyorum kenara ayıklık şapkamı, ülkeden çıkarken, unutturmayız nasılsa birbirimize. Şimdilik çana doğru, el ele, soluklanıyoruz. Yaşasın diyoruz uzaktaki buz gibi yakınlığımız. Yalan yok, iyi de geliyor, marşı son ses açıyoruz.
Kommentare