Öykü: savaş ve…
"çayı tâzele oğlum. ‘dubârâ.’ bağırma. ‘hah şöyle.’ ne. ‘biraz eğlen.’ hadi oradan. ‘lâf lâfa karıştı!’ ko gitsin, dağınık..."
tan doğan
bi kolun gitmiş. ‘senin de kafan yarım.’ nerdeydin sen? ‘en uçta.. ya sen?’ sınırda. ‘başka dönen?’ yok. ‘bi sen!’ evet.. ya sen? ‘beş yarım ile.’ onlar nerde? ‘dönünce öldü.’ iki koyu çek. ‘demli denir oğlum!’ neyse.. zarlar sende. ‘hep yek gelirse?!’ mars oldun demektir. ‘çaya bak.. sidik gibi!’ buna da şükret. ‘ya onca yardım!’ sana, bana zor gelir. ‘alan alıyor ama!’ yediklerine şükret. ‘yavan yaşama?’ hayattasın ya! ‘sıra sende. ‘heh şöyle bir kapı...’ ya çoluk-çocuk? ‘…’ bizden de kimse kalmadı! ‘oğlum bu nasıl çay?’ duruyor mu köy? ‘gidilecek gibi değil. ‘bizde kalırsın.’ sizde? ‘dedemden kalan evde.’ dedenle mi? ‘o çoktaaan…’ toprak? ‘ekeriz yine.’ hayvan-falan? ‘alırız işte.’ neyle? ‘yardımla.’ çoook beklersin. ‘beklerim.’ bu kafayla sen… ‘kendi kafana bak sen.’ pencüse. ‘unutmamışsın!’ severler güzeli… ‘kırdın pulumu ha!’ poğaça var mı çocuk? ‘paran da var!’ eh işte. ‘bende kuruş yok.’ idâre ederiz. ‘olmaz.’ niyeymiş? ‘yük olmak…’ hadi poğaçandan ısır. ‘sıra sende.’ sende. ‘el de karıştı!’ solak mıydın sen? ‘mecbûren.’ çayı tâzele oğlum. ‘dubârâ.’ bağırma. ‘hah şöyle.’ ne. ‘biraz eğlen.’ hadi oradan. ‘lâf lâfa karıştı!’ ko gitsin, dağınık... ‘senin bir yavuklun…’ sus. ‘bi bardak su getir çocuk.’ kalkalım mı? ‘dur daha yeni oturduk!’ sıkıldım. ‘oyun bitsin gideriz.’ oynayasım yok. ‘kahve söyleyim.’ yok ki. ‘ıhlamur, adaçayı?’ çıkalım. ‘borcumuz ne?’ ben veririm. ‘hava da iyiymiş ha!’ pek zordu kış. ‘ulan o havada nasıl da…’ sanki biz istedik. ‘eee hayatın cilvesi.’ dâvâmız da değildi! ‘hayat.’ ulan sus bi be! ‘sanki ben çok…’ çok hevesliydin. ‘yok ulan.. zorunluktan.’ kim zorladı seni? ‘babam.’ ne dedi? ‘gitmezsen hâinsin!’ niyeymiş? ‘her erkek gidermiş.’ ne dedin? ‘bize ne dedim?’ eee? ‘küfrü bastı.’ deme? ‘nasıl insansın dedi’ sonra. ‘yüzün de kızarmıyor!’ a aaa! ‘arkadaşların gitti.’ doğru. ‘sen it gibi dolan.’ sonra? ‘senin gibi oğlum yok.’ haydaaa! ‘ben de yazıldım.’ hani gitmiycektin?! ‘babamın iti olcağma.’ yâni? ‘ölürüm daha iyi.’ istemeden?! ‘kim ister ki?!’ mecbûren. ‘aynen öyle.’ elin kavgasına… ‘bizi sürüklediler.’ baban sürüklemiş seni! ‘belki yine giderdim.’ o niye? ‘çobanlıktan da bıktım.’ mektepli çoban! ‘dalganı geç işte!’ kaç diploman vardı senin? ‘bi boka yaramadı hiçbiri!’ bende kol sende kafa ha?! ‘aynen öyle.. yarımız.’ tamken de öyle idik. ‘yine sıkıcıydı hayat.’ ölse miydik ne?! ‘nasılsa öleceğiz.’ bize gidelim.. toprak eşeleyelim. ‘tohumun var mı?’ eh biraz. ‘muhtarlığa gidip gelirim.’ kuyruk uzundur. ‘karanlığa kalmayım diyorum.’ benimkini de alsan? ‘olur.. karneni ver.’ dün de almadım. ‘iki günlük?!’ veriyorlar.. verirler. ‘iyi bâri.’ al şu parayı. ‘niye?’ çakma bakkaldan çay, yağ falan al. ‘emrin olur beyim!’ rica lan rica. ‘yarın eşelesek?’ olur.. tanrı’nın günü çok. ‘hiç belli olmaz.’ o da nerden çıktı? ‘çağırırlarsa?’ gideriz. ‘yarı ölüyüz diye.’ he vallah. ‘neyse.. ben kuyruğa.’ ben de eve. ‘cigara da alayım mı?’ şarap da al. ‘nerden?’ karaborsacıdan. ‘deyyusları zengin ettin ha?!’ içme o zaman. ‘içmeyeyim de…’ biraz da leblebi, çekirdek al. ‘başka beyim?’ hadi yallah.. evde görüşürüz. ‘şey.. ben karnemi kırdırttıydım.’ kimin için? ‘bugünkünün yarısını çocuklara...’ yarım senden, iki günlük benden… ‘yeter değil mi?’ kırdırtma len benimkini. ‘ya çocuklar isterse?’ üç günde bir veririz. ‘hay yaşa’. yardımın yardımı işte! ‘hadi biz neyse de…’ oğlum daha ölmedik. ‘bize de yeter.’ toprağı ektik mi… ‘tamam.’ hayvan-mayvan da. ‘süt, peynir, yoğurt…’ ulan ikindi oldu! ‘çiklet de alayım mı?’ resimli olsun. ‘artizli mi askerli mi?’ sen karar ver…
Comments