top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Dolabın içinde kaybolmuş çocuklar

Emre Göral yazdı: "Ryu Murakami, Emanet Dolabı Bebekleri'nde, Japonya’nın toplumsal yapısını ve kişinin bu yapıda nasıl sıkışıp kaldığını çarpıcı bir şekilde anlatıyor."



Ryu Murakami’nin “Emanet Dolabı Bebekleri” kitabı modern Japon edebiyatında önemli bir yeri olan, insan ruhunun derinliklerine inen bir roman. Murakami, Japonya’nın toplumsal yapısını ve kişinin bu yapıda nasıl sıkışıp kaldığını çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Kitap boyunca okur, karanlık ve bazen rahatsız edici bir dünyaya adım atarken, Murakami’nin ustalıklı ve etkileyici anlatımı sayesinde karakterlerin içsel çatışmalarına tanıklık ediyor. 


Yazarın ikinci romanı olan ve Noma ödülü ile ödüllendirilen “Emanet Dolabı Bebekleri”nde, doğduklarında anneleri tarafından emanet dolaplarında ölüme terk edilmiş ama mucizevi bir şekilde hayatta kalan çocukların büyürlerken hayatla olan sert ve zorlu mücadeleleri anlatılıyor. Kiku ve Hashi bir koruyucu ailede kardeş olarak birlikte büyürler, ancak kendi içlerindeki çapraşık duygu ve düşüncelerle başa çıkmak zorundadırlar. Kiku, sırık atlama aracılığıyla hem toplumsal baskılardan kaçmaya çalışır hem de kendi sınırlarını aşma arayışı içindedir. Aynı zamanda Tokyo’yu yok etmek için ‘datura’ adlı bir maddeyi arar. Bu eyleminin arkasında ise onun toplumdan ve hayatının sıkışmışlığından radikal bir kaçış arayışında olması ve tüm düzeni yıkma arzusunda oluşu yatar. Hashi ise bir rock yıldızı olarak hem kaotik dünyasında bir anlam bulma çabasıyla topluma meydan okumak hem de kimlik arayışını sesiyle ifade etmek ister. İki ‘kardeş’ de kendi hayat hikayelerini yazarken bir yandan da kafalarının içinde sürekli olarak geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar. Başlarından geçecek çoğu tehlikeli ve korkutucu olayın fitili ise Hashi’nin bu yüzleşmeler sonucu verdiği kararla öz annesini aramak için koruyucu ailesini ve Kiku’yu geride bırakarak yola çıkmasıyla ateşlenir.


Murakami, Japonya'nın 1970'lerdeki kültürel değişimlerinden büyük ölçüde etkilenmiş bir yazar. Eserlerinde de bu dönemin toplumsal huzursuzluğunun izleri görülebilir. “Emanet Dolabı Bebekleri”, bu özel ortamda, bireyin hayatta kendi yerini keşfetme arayışını ve bu yolda karşılaştığı çaresizlik duygularını derinlemesine inceliyor. Yazar romanında aslında içinde yaşadığımız toplumu bir emanet dolabına benzetiyor ve toplumun içinde yaşayan bireylerin de hikayedeki gibi dolapta terk edilmiş bir bebek gibi hayatta kalmaya çalıştığını bize anlatıyor. Hatta Kiku ve Hashi’nin de temel hayal kırıklığı, terk edildikleri dolabın içinden çıkınca sadece sınırları daha büyük başka bir dolaba girmiş gibi hissetmelerinden kaynaklanıyor. Roman boyunca ana karakterlerin yanında çeşit çeşit yardımcı karakterler de elbette bize eşlik ediyorlar. Bu karakterlerin hiçbiri baştan savma olmamakla beraber, özenle yazılmış birer hayat hikayeleri olan içsel dünyası zengin ve gerçekçi karakterler. Murakami’nin bu karakterleri hem bireysel hem de toplumsal baskıların altında ezilmiş, boşluk ve umutsuzluk içinde kaybolmuş figürler. Her biri kendi içsel kargaşasında sıkışıp kalmış ve modern dünyanın zorluklarıyla başa çıkmaya çalışmaktalar.


Romanın belki de en etkileyici yanı, Murakami’nin sürreal anlatımı. Zaman zaman gerçeklik ve fantezi arasındaki sınırları bulanıklaştıran bu anlatım, karakterlerin yaşadığı dünyayı hem daha yoğun hem de daha anlaşılmaz kılıyor. Kitabın bu özelliği, okurun romanı sadece bir hikaye olarak değil, aynı zamanda bir deneyim olarak algılamasını sağlıyor. Karakterler, sanki gerçek dünyanın dışına itilmiş ve kendi hayal dünyalarında hapis kalmış birer mahkûm gibiler.


Ryu Murakami, Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul ediliyor. Öğrenciliğini Musashino Sanat Üniversitesi’nde yaparken 1976 yılında yayımlanan ilk romanı "Almost Transparent Blue" ile (Şeffaf Mavi, Doğan Kitap, 2007) büyük bir çıkış yakalayan yazar, eserlerindeki karanlık temaları ve toplumsal eleştirileriyle dikkatleri üzerine çekmişti. İkinci romanı "Emanet Dolabı Bebekleri" de Murakami'nin bu tarzını sürdüren bir eser olarak öne çıkmakta. Toplumsal sorunları ve bireyin içsel çatışmalarını ele alışı, okuyucuyu hem rahatsız eden hem de düşündüren bir okuma deneyimi sunuyor.

Murakami’nin edebi üslubu, basit gibi görünen ama altında derin anlamlar barındıran vurucu bir dil üzerine kurulu. Kısa cümlelerle güçlü duygusal etkiler yaratabilen yazar, okuyucuyu boğmadan karakterlerin içsel dünyalarının içine çekebiliyor. Romandaki bir olayı önce uzunca ve derinlemesine işleyen yazar, konu zirveye ulaşana kadar aynı bir balonu şişirir gibi anlatıyor önce. Okuyucuyu nefessiz bırakan bu gerilimin zirvesindeyken de tıpkı bu balonu bir iğneyle patlatır gibi yaptığı kısa ve vurucu bir anlatımla okurda şok etkisi yaratmayı başarıyor. Roman boyunca devam eden yoğunluk ve gerilim, yazarın psikolojik derinliği yakalama ve devam ettirme konusundaki yeteneğini de bizlere gösteriyor. 

İthaki Yayınları’ndan bastığı romanın Hüseyin Can Erkin’in elinden çıkan çevirisi gayet akıcı ve düzgün. Yazarın diğer romanlarının da (özellikle tüyler ürperten bir film uyarlaması da olan Audition’ın) ülkemizde yayımlanmasını bekleriz.


EMANET DOLABI BEBEKLERİ

Ryu Murakami

İthaki Yayınları, 2024

Çeviri: Hüseyin Can Erkin

Kommentare


bottom of page