Kurmaca ile kozmik yalnızlık üzerine
- Litera
- 16 saat önce
- 4 dakikada okunur
Nilay Erik, Bülent Ayyıldız’ın Gölgesiz Matiz adlı öykü kitabı üzerine yazdı: "Gölgesiz Matiz, sadece bugünün gürültüsüne değil gelecekte olacakların işleyişine ve kırılma noktalarına da yer veren bir öykü kitabı."

Bülent Ayyıldız’ın Gölgesiz Matiz adlı öykü kitabı, öykücülüğümüzde nadir görülen biçimsel cesaret ve tematik çeşitlilikle dikkat çeker. Kitapta on üç öykü yer alır. Kurmaca bilincinin yoğun olarak hissedildiği öykülerdeki oyunbaz tavır, kitaba ironik ve mizahi bir hava katar. Ayyıldız, öykülerinde dili evrenin absürtlüğünü anlattığı bir oyun alanı gibi kullanmıştır. Bu oyun, edebiyatta yalnızca estetik açıdan bir özgürlük aracı değildir, okuru eğlendirir; kitabın da isim öyküsü Gölgesiz Matiz’de bilmecemsi/ bulmacamsı bir yapıya dönüşür.
Ayyıldız, öykülerinde yansıtmacı, insanın içsel karmaşası, öz yaşam öyküsü gibi bir gerçeklik yerine daima anlamı olacak bir hikaye peşine düşer. Bu akla biraz da ironiyi getirir. Kurmacaya vurgu yapar. Mış gibi anlatır. Tek bir anlamla sınırlı kalmayan imgeler, kurgusal açıdan bu oyunun temel malzemeleridir. Fantastik öykünün yolu öyle kolay bir yol değil. Yazarından ayrıntılı, özenli kılı kırk yaran, zekice bir tavır ister. Gölgesiz Matiz, tüm bu özellikleriyle sadece bugünün gürültüsüne değil gelecekte olacakların işleyişine ve kırılma noktalarına da yer veren bir öykü kitabı.
Öykülerde tema olarak bireysel kırılmalar, iletişimsizlik, toplumsal eleştiri, algı ve gerçeklik, kimlik, yalnızlık ve gündelik hayatın mikro çatlakları gibi konuları işlenirken kurmacanın sınırlarıyla oynanmış.
Kosmosta dımdızlak ve kozmokomik öyküler
Yazarın Gölgesiz Matiz içinde yer alan ikinci öyküsü “Kosmosta Dımdızlak”, beni içine çeken ve en beğendiğim öykü oldu. Calvino’nun “Kozmokomik Öyküler”ini çağrıştırdı bana. Kosmosta Dımdızlak, okuyucusuna estetik bir keyif vermesinin yanında felsefi açıdan da zengin bir tartışma alanı sunar. Evren ve varlık temasına herkesten farklı bireysel bir yaklaşım getirir. Gerçek dünyadan yola çıkarak ona yeni boyutlar ekler. Doğayı taklit etmek yerine üzerine eklenen bir anlam katmanı yaratır. Fizik yasaları kurmacada bambaşka işler. Evrenin o sınırsız boşluğunda, insanın özü çırılçıplak kalır. Ne sahip olduğumuz bütün o havalı roller ne toplumun sunduğu geçici bağlar ne de herhangi bir maske bu çıplaklığı örtebilir. Peki ne vardır bu çıplaklıkta? Ontolojik bir yalnızlık, insanın en temel hakikati... İnsan kendi varlığının yükünü artık tek başına taşır.
Postmodern anlatıların neredeyse tümünde gördüğümüz karşıtlıklar ve çelişkiler, öykü boyunca karşımıza çıkar. Ve kahraman anlatıcı; günlük türünden yararlandığı anlatısında tüm çıplaklığı, hafifliği ve kırılganlığıyla karşımızdadır. Kendini olduğu gibi sergiler. Öyküdeki diğer karakterler farklı dünyalardan ve zekalardan olsalar dahi onlarla kendi türüne özgü bir bağ kurmaya çalışır. Ayyıldız, fizikten metafiziğe yayılmış karşıtlıkların oluşturduğu bütün o parçalarla yeni bir kozmolojiyle bir dünya yaratmıştır.
Kosmosto Dımdızlak, bana göre diyalogsal bir öykü. Rus Edebiyatı kuramcısı Mihail Bahtin’in kırklı yıllarda diyalogsallaştırma ve karnavallaştırma başlıklarıyla oluşturduğu kuram postmodern edebiyatın çoğulcu yapısının çıkış noktalarından biridir. Ve bu kuramı, yaşamda binlerce yıldır var olan düşüncelerin/ eğilimlerin dinamiğinin metnin içinde birbiriyle diyaloğa girmesi olarak tanımlıyor. (Ecevit, s.135)
"Kosmosta Dımdızlak" öyküsüyle bağ kurduğum Calvino’nun bilimsel verilerle oyun oynayan, evrenin başlangıcına kadar giden bir anlatı olarak bildiğimiz "Kozmokomik Öyküler"’i; zamansız anlatıcısı Qfwfq aracılığıyla evrenin oluşumundan, yıldızların ve gezegenlerin hareketlerinden bahsederken bu devasa ölçekte; kırılgan insan deneyimini anlatır. Ayyıldız’ın karakteri de kozmik yalnızlık duygusunun ön planda olduğu melankolik bir eksende yol alır. "Kosmosta Dımdızlak" öyküsünde de tıpkı Calvino’nun Kozmokomik Öyküler’indeki gibi antropomorfik karakterler vardır: Kum tepeciği, Krater, Sardum... Karakterler kendilerine belki de zor gelen bu evreni anlayabilmek adına insan- dünya ilişkisine yeni bir boyut katarlar. Rakamların çokça kullanılması öykülerdeki benzer noktalardan biridir. Ayyıldız ve Calvino’nun görme biçimleri pek çok noktada örtüşür. Aralarındaki en belirgin fark; Calvino, evrensel ölçekteki yalnızlığı oyunlaştırırken Ayyıldız, kişisel bir kopuş ve melankoli üzerinden ilerler:
“Kendimle konuşmuyorum. Evet belki dilim şişti; ama kendimle konuşursam nerede delirmeye başladığımı anlayamam.”(s.21)
Ayyıldız’ın “Kosmosta Dımdızlak” isimli öyküsünde geçen bu cümleden de anlaşıldığı üzere karakterde bir yalnızlık hali vardır. Normal bir yalnızlıkta insan; yanımda kimse yok o yüzden yalnızım, der. Bu daha çok duygusal ve sosyal bir yalnızlıktır. İlişkiler değiştikçe aşılabilir. Ontolojik yalnızlıkta ise kişi kendine bile yabancıdır, kendi varlığının bile farkında değildir. İzolasyon, boşluk hissi, anlamsızlık ve nihayetinde kendine yabancılaşma gibi durumlarla anılır. Bireyin yalnız toplumsal bağlamdan değil varoluşun kendisinden koptuğunu ifade eder. Yani bu şu demek: “Ben varım, ama bu varlık bana ait değilmiş gibi.” Bahsettiğim şey insanlardan izole olmanın dışında, bireyin kendi varlığıyla da ilişkisinin kırılması, sınırlarda gezmesidir. Öykü bireysel ve psikolojik bir ölçekte ilerler. Kozmik yalnızlık aslında kahramanın kendi iç yalnızlığının büyük bir metaforu gibidir. Hikayenin sonunda etik-kozmik bir sorgulamayla baş başa kalırız. Okur olarak bu durumu kendi başımıza halledebilmemiz gerektiği inancındayım.
"Kosmosta Dımdızlak" öyküsünün kahramanı gezegende tektir ama bu yalnızlık ona ait değildir. Yalnızlığını kendine ait hissedemeyen bir kahramanla karşılaşırız. Varoluşun kendisinden kopma haline çok yakın bir duygudur bu.
Evrenin büyüklüğünde “ben” olmanın anlamını sorgularız. Hikayenin baş kahramanı kendi varlığına dışarıdan bakar. Kahraman yeni bir varoluşun eşiğinde farklı bir eko sistemde yeniden doğmuş gibidir. Dımdızlak ifadesi sadece fiziksel bir çıplaklığı değil ruhsal bir savunmasızlığı da işaret eder. Yabancı bir gezegende tüm güvenlik katmanlarından soyunmuş durumdadır. Başka türler ve zekalarla iletişim halinde olsa bile kendi bilinç ve anlam arayışında yalnızdır. Karakterlerin çoğu tekil ve soyut bir varlık bile olsa evrensel ölçekte kendi anlamını ve yerini arar.
“Beni unuttunuz. Ben de kendime yeni bir hayat kurdum. Kum tepeciği sandığım kadar adi biri değilmiş. Beni kuzeniyle tanıştırdı. Mükemmel biri, sanırım evleneceğiz.” (s.25)
Kahraman bu cümleleri 600. günde yazar. 693 günde işler epey değişir. Eee onu da okuyup öğrenmek gerek.
"Kosmosta Dımdızlak", okuyucusunu varoluşun sınırlarını zorlamaya kendi iç dünyasında yankılanan sesi dinlemeye davet ediyor.
Kaynaklar:
Calvino, Italo: Bütün Kozmokomik Öyküler, Çev. Eren Yücesan Cendey, Şemsa Gezgin, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2015
Ecevit, Yıldız(2021) Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İstanbul, Everest Yayınları.
GÖLGESİZ MATİZ
Bülent Ayyıldız
İthaki Yayınları, 2019
Tür: Öykü
Comments