top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

Anadolu insanının dramı: Göl İnsanları

  • Yazarın fotoğrafı: Litera
    Litera
  • 1 dakika önce
  • 3 dakikada okunur

Nilüfer Kuzu, Kemal Tahir'in Göl İnsanları kitabı üzerine yazdı: "Çankırı Cezaevi’nde yazmaya başladığı sekiz öyküden oluşan Göl İnsanları’nda da Bir Kodoşluk Hikâyesi haricindeki öyküleri Anadolu’da geçer ve o insanların dramını anlatır."


ree

Kemal Tahir, öykü kitabı Göl İnsanları’nda romanlarında olduğu gibi tarihi bir gerçekliği kurgu ile harmanlayarak vermeye çalışmıştır. Yazarın gerçeği görebilmesi için öncelikle toplumun olmazsa olmaz öğesi insanı anlaması gerekir. Kemal Tahir bunun yolunu dilde görmüştür:

“İnsanı derinden derine anlayabilmek için lisana eğilmeli, onu etraflıca tetkik etmelidir.”

Kemal Tahir roman anlayışını şöyle anlatır: “Roman anlayışım, toplumun tarihsel gelişi içinde drama çatmış tek insana dayanır. Drama çatmış insanın kendisiyle ve çevresiyle boğuşmasını derinlemesine inceledikçe, Anadolu Türk insanının geleceğine, bu insanın dünya insanlığını zenginleştirecek özel cevhere sahip olduğuna güvenim artmıştır.” Can Yücel’in bir yazısında dediği gibi, “Kemal Tahir kendi alanı olmayışına rağmen tarihle ilgilenmesi, tarih tasası duymuş olması bir bakıma, romancı Kemal Tahir’i temize çıkarır. Var mı başka böyle örnek?”


Kemal Tahir’in öykülerindeki anlayış roman anlayışından farklı değildir. Çankırı Cezaevi’nde yazmaya başladığı sekiz öyküden oluşan Göl İnsanları’nda da Bir Kodoşluk Hikâyesi haricindeki öyküleri Anadolu’da geçer ve o insanların dramını anlatır. Kitapta yer alan ilk dört öykü önce 1941 senesinde Çankırı Cezaevi’ndeyken Cemalettin Mahir adıyla Tan Gazetesi’nde tefrika edilmiştir. 


Sonrasında 1955’de kitaplaştırılmıştır. 1969 yılında yayımlanan üçüncü baskısında dört hikâye daha ilave edilmiştir. Kemal Tahir ile aynı dönemde yaşamış olan edebiyat tarihçisi Tahir Alangu Göl İnsanları kitabı için şöyle der: “Göl İnsanları’ndaki kişilerin hepsi köylüdür. Kitaptaki dört büyük hikâyeye, kişileri yönünden bir çekicilik veren şey, buradaki köylü tiplerinin, bizdeki magazin edebiyatının bol bol kullandığı klişe olmuş tiplerden çok başka niteliklerle belirlenmiş olmalarıdır. (…) Yazarın, dışarıdan kolayca görülüp anlaşılamayacak,  bütün tarihi oluş ve evrimi, iç yapısı, sorunları, bütün toplum ve moral ilişkileriyle bir kapalı kutu olan köylüyü anlatabilmek için, onların arasında uzun zaman yaşadığı, sabırlı bir gözlem, derleme ve araştırmadan sonra yazdığı anlaşılmaktadır.”


Kitaba adını da veren kitabın ilk öyküsü Göl İnsanları’nda işçilerin geçim derdi anlatılır. Çoban Ali adlı öyküsünün konusu ağa-devlet-toplum ilişkisi, Gelin Kadın adlı öyküsünde kadın erkek ilişkileri, Arabacı da yine geçim derdi konu edinilmiştir. Bu öykünün kahramanı geçim derdi uğruna Suhizar’a tahta çekmeye giden yirmi beş yaşlarında bir gençtir: 

“Her zanaatın müşkülü var, teyze! Arabacılık da sırasına göre çetindir. Yolda teker kırıldı. Ne yaparsın bakalım? Bir kere gurbetten baş alınmaz. Evin yok kimsen yok. Han odalarında ömrün tükenir.” (s.173)

“Buraya Ilıca derler. Üç haneli bir köydür. Fakir bir köy.” (s. 177) 


Bu yoksul köyde Anadolu insanının devletin gücünü göremediği yerde zorluklar ve yoksulluk karşısında başının çaresine bakmak zorunda kaldığını görürüz.


Sonradan ilave edilen dört öykünün ilki olan Nam Uğruna adlı öyküsünde bürokrasinin çarklarında ufalanmamak için türlü oyunlar döndüren, zenginleşmek uğruna her yolu mübah gören insanları ve ahlak çöküntülerini işler.

“Baraj için gazetelerde çok laf edildi. Konu, Büyük Millet Meclisi’ne bile getirildi. Harcanan para ilk hesapları aşmış, on katını bulmuştu. Müteahhidin kodamanlarca kişisel çıkarları yüzünden korunduğu, verilen avansların yapılan işi tutmadığı, bu sebeple zor altında bedel artımına gidildiği ileri sürülüyordu.” (s.193)


Öykünün kahramanı Şaban Bey Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra, Amerika’da mühendislik okur. 

“Ruh bakımından yontulmamıştı. ‘Nasıl okumuş kolejde, nasıl bitirmiş? Amerika’da nasıl başarmış mühendis diplomasını cebe atmayı?” (s.199)


Türkiye’ye döndükten sonra müteahhitliğini üstlendiği baraj on üç yıl sonra tamamlanabilmiştir. Barajın açılış töreni için “elçiliklere, gazetelere, bazı kurumlara davetiyeler yazılır.” Amerikan Elçisi, Bayındırlık Bakanı ve vali açılış törenine davet edilir. Açılış töreninde beklenmedik bir şey olur; müteahhidin oğlu baraja düşer. Baraj Türk-Amerikan işbirliği sayesinde tamamlanır:

“Her biri 31.800 beygir türbin… Ve de 100 metreden düşen suyla dönerekten… Bu santraller iki parçadan meydana gelip, 60 bin kilovatlık birinci parça her ne kadar bundan on üç yıl önce bir firmaya ısmarlanmış ise de araya savaş girmesiyle, kuruluş 1947’ye kadar durmuş, Truman Yardımı, Marshall Planı’ndan yararlanılarak Türk-Amerikan işbirliği sayesinde…”


Kondurma Siyaseti adlı öyküsü en ilginç olanıdır. Yaşanmış bir sürgünün anlatısıdır. Öykünün anlatıcısı Tamzara işlediği suçtan dolayı kendini güvenli bir yer ararken aklına bir asker arkadaşı gelir: 

“Sivas nasıl? Zonguldak’ın yeraltı gurbeti nasıl? Gavur İzmir’in tütün, incir işleri? Çukurova pamuğu?” derken aklıma askeriye arkadaşım Dersimli Haydo çavuş geldi. Haydo Çavuş dedin mi düşüneceksin on dakika…” (s. 253) 

Tamzara askerlik arkadaşı Haydo Çavuş’un yanına gider. Kaçakçılık işinden biriktirdiği parayla tam evlenmek üzereyken de sürgün başlar.

“ ‘Bre nedir?’ dememize kalmadan, yeni hükümatın başıbozuk paşası Celal Bayar Paşamızın, şunu ferman ettiği duyuldu ki, aşireti, yediden yetmişe ve de atları, eşekleri, koyunları, inekleri, bakırları, sırçaları, saçaktaki serçeleri, eşikteki köpekleri, sedirdeki bebekleriyle Urmeli’ne sürgün…” 

“ ‘Vay gidi Osmanlı! Ettin bize edeceğini!’ diyerekten, karı, kız, ergen sakallı diz dövüp bir zaman çırpındıysa da Koca Bey bir ölümün, bir de Osmanlı oyununun çaresi olamadığını dini gibi bilip bundan başka, Osmanlı yasağının üç gün olduğu ve de Osmanlı’da ağzı olan yer ve yiyince, zagonu yediğini uydursa da, şimdilerde Dersim’in yarısı ayaklanmış olduğundan buralarda yemek içmek ve yedirip içirmek sırası değilliğini bilip sürüleri sürmek, göçleri sarmak emrini bastı…” (sayfa: 255)


GÖL İNSANLARI

Kemal Tahir 

Ketebe Yayınları, 2022

Tür: Öykü

360 s.

Yorumlar


bottom of page