top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Beni Terk Eden Çözümler

"Manevralar yapmamı, geçmişi geleceğe katmamı, şimdiyi raftan indirdikten sonra parçalarına bölüp, nefesimle beraber içime çekmemi isteyecek benden."


Sümeyra Uğur


BENİ TERK EDEN ÇÖZÜMLER

İntihar terk etmişti beni. Bana göre şiddet içinde boğulmuş bir çocukluk kadar rahatsız edici; kendini günlük rutinlerine bağlamış, güvenle hayat uçurumundan atlayan insanlara göre küçük olan problemlerin çözümü olarak gördüğüm; bazen küçük saniyeler arasına sıkışan, bazen de uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş zamanlarda kıpırdaşan ölüm hissinin kurtarıcılığından uzaktım artık.


MUTFAK TEZGAHI

Yığılı bulaşıklar, kırsal bir tezgahı rengarenk bir çarşaf gibi örtmeye, 1 cm'ini bile göstermemeye yemin ederek her yanı kaplamış, beni bekliyor. Görüntü o kadar hükmedici ki; karşısında, ellerimi karnımda birleştirip neredeyse saygı duruşunda bulunacağım. "Ezici bir zaman alıcılıkla" diyorum kendi kendime. Zamanı içimizden çekip alan her şey ezicidir çünkü.


Aslında hayattan saklanabilsem, zamanımı Proust’a verirdim; tüm aklımı da tabi. Bir sayfanın bütününü tek paragrafla evlendiren yazarın benimle dalga geçmesine izin vermek zevkiyle geçirirdim günlerimi. Anlayamadığım kurgulara yeni anlamlar yükleyerek; birbirini andıran metinlerin hangisinin taklit olduğunu anlamaya çalışarak. Beğendiğim bir romanın yaptığı göndermenin hangi kahramana isabet geldiğini bulurdum; gururla o romanda kaybolduğumda zamanın bana dokunmasına ses etmezdim. Ama şimdi önümde durağan halde bekleyen görüntü bana; zamanımın bulaşıkların kaygan dönüşümüyle oyalanarak harcanmasına layık olduğunu hatırlatıyor. İnsan zamanına verilen kıymet kadar mı değerli? İnsan eşittir zamanını kendisinden çalan şeyler mi?


ÇEKİP ÇEVİRMEK

Saklanamıyorum, yıllar öncesinden bir ses, bir anne sesi; 50 cm’lik kaldırımlarda, torununun artık yüzüne bakmadığı ilk telefonu kulağında, sesi belirsiz çıkan, anlatılanların enteresanlığına kendisini kaptırarak birkaç saniye duraksayan, sonra tekrar yürümeye devam eden, omuzları kaldırım genişliğinde, dokusu ucuz ipler yüzünden yarım pamuklu, beyaz saçlarını kapatmaya yetmediği berenin içinde hareketsiz başıyla ilerleyen, bir kere alındıktan sonra 10 yıl eskidi mi, kirlendi mi diye bir daha hiç yüzüne bakılmadan giyilen paltonun kahverengi solukluğunda üşüyen ihtiyarların; arkalarından gelenlerin aceleciliğine karşı duyduğu kaygısızlığa benzer bir düşüncesizlikle sormuştu sorusunu; soru evin tüm odalarında dolaşmış, başka soruların cevaplarını da toplamış, getirip çay bardakları koydukları sehpanın üzerine konmuştu. "Sen, yapabilecek misin?" "Yani gerçekten bunu mu istiyorsun?" "Sen bir evi çekip çevirmezsin." Bir evi çekmek; tüm gücünle kendine doğru, evin içindekilerle beraber; memeden fışkıran sütleriyle, gece uykusuzluklarına eklenen kabuslarıyla, komşu oturmalarının arkasına saklanan ejderha ateşi renginde kültürüyle, akşam çalan kapının içinde uyandırdığı huzursuzlukla kaplı umuduyla, hazırlanan üç çeşit yemeğin söylenişinde saklı abartısıyla, mahremiyetin alanı olarak görülen; aslında en görünür yeri olması bir türlü kabul edilemeyen yatak odasının kendine has aşikar gizemiyle kendine doğru çekmek. Çevirmek; kendine doğru çekerken kaybettiğin gücünü unutup son bir gayretle kavradığın evin kendi kendine çevrilmesini hayretle, acıyla, rahatlamayla, yorgunlukla seyretmek.


Yapabilir miyim? Yapamazsam öldürür(d)üm kendimi. İlk kendi canımı harcardım ben, şimdi ölümü bir çözüm olarak görmediğime göre her şeyi çok ciddiye almam gerekecek. Sadece kendi istediklerimi yapmam, kendime önem vermem gerekecek. Hafızası alınmış bir beyin gibi bomboş kaldım dünya üzerinde ben; yaşamakla karşı karşıyayım. Üzerime bölük bölük saldıran, kisvesi klişelerden oluşmuş insan yapıtlarından kendimi korumam, savunmam, hatta savaşmam gerekecek. Neredeyse aklımı bile kullanmamı isteyecek bu savaş. Manevralar yapmamı, geçmişi geleceğe katmamı, şimdiyi raftan indirdikten sonra parçalarına bölüp, nefesimle beraber içime çekmemi isteyecek benden.

İntiharı kaybettim ben.

Hayatın ne söylediğini anlamak zorundayım.

Ne istediğini kendimin

Sormak; aldığım cevapla şaşırmamak

Korkmamak zorundayım.

Dehşeti balkonun kenarında bıraktım ben

Şimdi Sisifos’un yuvarlandığı tepeden

Aşağıya doğru tırmanmak;

Cesareti yaşamak üzerine kullanmak

Zorundayım.

bottom of page