top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Öylesine Bir Rahatlama

"Doğarsın, büyürsün ve karşı cinsinden birine âşık olur, evlenirsin. Çocukların olur, mutlu ve mesut yaşarsın. Fakat hepsi yalanmış. Evi kocamın başına yıksam yeriydi. Fakat, o evi toplayacak da bendim."

Yeşim Günay

Salonun tavanında, içeriyi üç yüz altmış derece gören siyah göz kayıttaydı. Rahatlama koltuğu yatar pozisyonda, bir adam o koltukta uykudaydı. Odaya bir kadın girdi. Koltukta uyuyan adama yaklaştı. Parmağındaki alyansı çıkardı. Avuç içine koydu. Parmaklarını kapattı. Sol eli yumruk, alyans yumruğunun içinde, sıktı yumruğunu. Kısa bir süre öyle kaldı. Açtı avucunu. Çantasını açtı. Alyansını, çantasının içine, kendisini de adamın üstüne bıraktı. Bekleme odasında kızılca bir kıyamet koptu…

Kocam benim ilk aşkımdı. Üniversitede, asistanımdı. Benim mezuniyetimi beklemeden, “Evlenelim,” diye tutturdu. Araya büyükler girdi de sakinledi. Derken evlendik. Hamile kaldım. Kocama bir erkek evlat verdim. Seneler hızla geçti. Karıkoca, eksikleri tamamlamak için çalışıp durduk. Bir marka araba alırdık, aldığımızın taksiti bitmeden, bir senede, marka kasa değiştirirdi. Biz de yenilerdik arabamızı. İşte öyle saçma sapan şeyler uğruna didinip durduk.

Oğlumuz büyüdü. Bir kız arkadaş edindi. Modern anne babaya yakışanı yaptık, sevgililere ev açtık, onların zevkine göre dayadık döşedik. Kocamla aramızdaki aşk, sağlam bir birlikteliğe dönüştü. Kocam kendi arkadaşlarıyla, ben benimkilerle vakit geçirdim. Derken oğlumuz, birlikte yaşadığı kız arkadaşıyla evlendi, ailemiz genişledi. Dünürlerimiz, geçkin yaşlarına rağmen dip dibe, dudak dudağaydı. Onların tutkuları bize de bulaşır zannettim. Ne gezer, onlar da derdime deva olamadı.


Bir plastik cerraha gittim. Birkaç estetik operasyon geçirdim. Aynada gördüğüm yeni yüz, benden farklı birisinindi. Yeni görüntümle, kocamı geri kazanacağıma inandırdı doktorum. Fakat, değişen bir şey olmadı. Kocamın umurunda değildim. Ona bu konuyu konuşmak istediğimi söyledim. Kocam, beni hiç oyalamadı. Kendisini fazla zorladığımı, bir zamanlar âşık olduğum o adamın yaşamadığını, bana izah etti.


Meğerse otuz beş senelik kocam, oğlumun babası, bir erkeğe âşıkmış. Cinsellik ve seks, ne kadar da tabu halinde sokulmuştu biz kadınların aklına. Doğarsın, büyürsün ve karşı cinsinden birine âşık olur, evlenirsin. Çocukların olur, mutlu ve mesut yaşarsın. Fakat hepsi yalanmış. Evi kocamın başına yıksam yeriydi. Fakat, o evi toplayacak da bendim.

Kocamın yüzüne baka baka uzunca bir kahkaha attım. Beni, her zaman sarmaladığı kollarının arasına aldı kocam. Fakat hiçbir şey eskisi gibi olmadı, bir daha beni, kollarının arasında yatıştıramadı.

Satırlarımı okurken bana kızanınız da olacak, yazarken bunu fark etmediğimi sanmayın. Fakat sizin kocanız da “Ben filancaya aşığım,” deseydi ve o filanca da sizin bir çocukluk arkadaşınızın kocası olsaydı, o arkadaşınız da kocasının bir kadına âşık olduğunu, hatta sevgilisiyle mesajlaşmalarını başka birine aitmiş gibi size okutup da fikrinizi sorsaydı, kadın olduğu sanılan şahsın bir erkek olduğunu ve kendi kocanız olduğunu sonradan öğrenseydiniz, kendinizi nasıl hissederdiniz? İşte o kadar trajikomikti içinde bulunduğum durum.


Çocukluk arkadaşım, kendi kocasının bir kadınla aşk yaşadığını zannederken, o sevgili bir erkekti ve benim kocamdı. Kocama, kendisinden boşanmak istediğimi söyledim. Artık onunla aynı yatakta değil uyumak, aynı çatı altında bile yaşayamazdım. Fakat o boşanmayı reddetti. Neymiş efendim, dünürlerimiz ne düşünürmüş, oğlumuzun evliliğini tehlikeye mi atmak istiyormuşum, bunun gibi bir dolu laf geveledi sevgili kocam. Ve ben de birtakım arayışlara girdim. Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Derken otomobilimin rutin bakım zamanı geldi. Arabam bakım odasına, ben de bekleme odasına yollandım.


Bekleme odası uzun bir koridorun sonundaydı. İlk, muhasebedeki kadına gülümsedim. Ardından servis müdürüne el salladım. Kasko masasındaki kadınla boş boş bakıştık. Su sebilinden bir bardak doldurdum. Elimdeki suyu yudumlayarak bekleme odasına vardım. Salonu terk ederken de aynı uzun koridordan bir kez daha aynı şeyleri yaparak geçecektim.

Bekleme odasında, köpekli bir kadın ve hareketli koltukta uyuklayan bir adam vardı. O hareketli koltukları her yerde görürdüm fakat hiç üzerinde uyuya kalanına denk gelmedim. Kadının köpeği de adamdan farksız, kadının yanında uyukluyordu. Siyah kapüşonlu bir ceket, dizinin bir karış altında siyah bir tayt, dağınık siyah saç telleri, geceden kalma dağınık makyajlı kadın, bir enkazdan farksızdı. Bana selamını esirgeyeceğini bile bile, ona, “Merhaba,” dedim, kasko masasındaki genç kadından farksız, aynı boş gözlerle baktı bana. Rahatlama koltuğundaki adamdan yana çevirdim başımı, adam uyuklamaya devamdı. Boş koltuklardan birine oturdum. Köpek, selamımı anlamış gibi, kaldırdı başını.


Bir çift düğme göz, inceledi beni. Mini minnacık bir köpekti. Sütlü kahve iri bukle tüyleriyle pek şekerdi. Boynunda çıngıraklı bir tasması vardı. “Çın çın… Sana da merhaba!” dedim ben. Ve dememle, köpek birden hareketlendi. Koşarak dibime geldi. Önce benim oturduğum koltuğa, oradan da kucağıma zıpladı. Dili bir karış dışarıdaydı, suratıma soludu. Tam yüzümü yalayacakken, “Hayır… Sakın ha!” dedim. Köpeğin başını, iki elimle tutmam bile fayda etmedi, beni yalama isteğinden onu vazgeçirmeye. Ayağa kalktım, mini minnacık bir tüy yumağı kucağımdan yuvarlandı yere. Gürültüye, rahatlama koltuğundaki adam gözünü açtı. Adamla, ben, göz göze geldik. Temiz giyimli klasik bir erkekti. Bakışını kaçırdı benden. Nedensiz bir mahcubiyetti onunkisi. Tüy yumağının boynundaki tasma birkaç kere çınladı. Bekleme salonu, siyahlı kadının sesiyle inledi, “Çapkın!”


Çapkın, sahibine doğru yöneldi. “Başka kadınların peşindesin!” dedi kadın. İma edilen “başka kadınlar,” bekleme odasında tekti ve bendim. Çapkın bir çırpıda sahibinin kucağına çıktı. Kadının yüzünde yalanmadık yer bırakmadı. Demek ki Çapkın, yorgun kadının ya sevgilisiydi ya da nikâhlı kocasıydı. Bir köpeğin tacizine uğramış ve kıskanılmıştım. Kocamın o itirafından sonra, oldukça farklı, bir o kadar absürt, başka bir açıdansa trajikomik bir olayın içindeydim. Benimle göz göze gelmekten kaçınan mahcup bir adam ve mini minnacık bir köpekle aşk yaşayan bir kadın. Gülsem mi, ağlasam mı bilemedim.


Derken, arabamla ilgilenen usta bana seslendi, servis müdürü de köpekli kadına, “Filanca Hanım! Filanca Hanım! Arabanız hazır.” Kendi ustama cevap vermeyip, Filanca hanıma doğru döndüm. Kadın yerinden kalktı, köpeği de kucağında, selamsız sabahsız yanımdan geçti. Yüzümdeki tebessüm tüy yumağına da tutunamadı, düştü yere. Bana seslenen usta da olup biteni seyirdeydi. Telefonum çaldı.


Kocamın âşık olduğu adamın karısıydı beni arayan. Kocasıyla kocamın ilişkisini öğrendikten sonra ne arkadaşımı ne de kocasını görmek istemedim. Telefonumu sessize aldım, nihayette çalması da kesildi. Çapkın ve sahibesi, eski model bir arabayla servisten ayrıldı. Rahatlama koltuğundaki adam öylesine bir uykudaydı. Arabamla ilgilenen usta, bana bir kez daha seslendi. Telefonum ikinci kez çaldı, arayan yine çocukluk arkadaşımdı.


Aramayı bir kez daha umursamadım, nihayette susacaktı. Usta önde, ben arkasında arabamın yanına yürüdük. Arabamın sorunu önemliymiş, beyni arızalanmış. Yadırgamadım, bizim evde herkesin beyni hastaydı. Maddi açıdan beni zorlamamak için elinden geleni yapacağını, arabamın masrafını garantiden almak için uğraşacağını filan anlattı usta. Onun bana açıkladığı hiçbir şey umurumda değildi. Fakat garanti kelimesini daha önce de duymuştum. Estetik ameliyatımı yapan doktor da kocamın geri döneceğini garanti etmişti…

Telefonum üçüncüye çaldı, arayan yine o çocukluk arkadaşımdı. Birden içim kabardı ve “Alo!” dedim. Arkadaşım öyle bir şey söyledi ki bana, öyle yenilir yutulur bir şey değildi, teklifine cevap vermeden kapattım telefonu yüzüne. Birden bekleme salonuna, rahatlama koltuğundaki adamın yanına koştum. Bomboş baktığım kasko masasındaki o kadına, ilk defa el salladım. Salonun tavanında, odayı üç yüz altmış derece gören siyah gözün kayıp yaptığının farkındaydım. Kelli felli adam, hiçbir şeyi umursamadan hareketli koltukta, öylece uyuyordu. Birden içimde bir kıpırdanma, bir heyecan yükseldi.


Parmağımdaki alyansı çıkardım, avuç içime koydum. Parmaklarımı kapattım. Sol elim yumruk, alyans yumruğumun içinde, tüm gücümle sıktım yumruğumu. Tırnaklarım, avuç içime battı. Alyansım avuç içimde bir esirdi. Kocam, artık bana ait olmadığını söylemişti. Alyansım avuç içimi acıttı. Esas acı, kendi kendime batırdığım tırnaklarımdandı. Artık ben de kocama ait değildim. Çantamı açtım. Alyansımı, çantamın küçük fermuarlı gözüne koydum. Herkes yerini bilirse, kalbimin sızısı da dinerdi. Çektim çantamın küçük gözünün fermuarını. Derin bir nefes aldım. Aklımdan geçen öylesine bir rahatlamaydı. Hareketli koltukta uyuklayan adamın üzerine uzanmak, her şeyi unutmak, uyumak istedim…

Comments


bottom of page