top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Çocuklarımızı ne zaman anlarız?

Nagihan Kahraman, Polat Özlüoğlu’nun dördüncü kitabı Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar üzerine yazdı: "Odağına olamamış aileleri alan bir öykü kitabı."

“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” Anna Karenina, Tolstoy

Aile, toplum içinde şüphesiz en önemli kurumlardan biri. Aile kurmak, aileyi bir arada tutmak, aileyi kurtarmak… Bunlar hep hayatın merkezindeki söylemler. Tam da bu kavramlar etrafında şekillenen bir kitap çıktı geçtiğimiz günlerde. Polat Özlüoğlu’nun dördüncü kitabı Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar. Yazarın 2015 ve 2017 yıllarında Notabene Yayınları’ndan çıkan Günlerden Kırmızı ve Hevesi Kirpiğinde; 2019’da Can Yayınları’ndan çıkan Peri Kızı Af Buyrun adlı kitaplarından sonra şimdi kendisini İthaki Yayınları’nda görüyoruz. Ben Özlüoğlu’yla en son çıkan kitabıyla tanışmış sonra önceki kitaplarına yönelmiştim. Yeni kitabını okumadan önce bu kitaplarla tanışmanızı yazarın üslûbunu tanımak adına öneririm.



Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar, odağına olamamış aileleri alan bir öykü kitabı. Toplamda on bir öyküden oluşuyor ve kitap adını içindeki öykülerin birinden almış. Her öykü bir mektup gibi akıyor. Ölen annenin ya da babanın ardından çocuklarının onlara yazdığı mektuplar bunlar adeta. Arada ebeveynlerin çocuklarına da yazdıkları var ama nadir. Çoğunlukla çocukların yakarışlarını görüyoruz bu öykülerde. Hayattayken nedenlerini anlayamadıkları, bir anlam veremedikleri şeyleri sorgulamalarını okuyoruz. Bu, son öykü dışında diğer on öyküde ortak bir durum. Yazar travmatik birçok olayı ve bunların aile bireyleri üzerindeki etkilerini ele alıyor öykülerde. Tahmin edileceği üzere aile içi şiddet, aldatma, intihar gibi pek çok uç noktaya kadar gidiyoruz öyküleri okurken. Biz de öykülerdeki karakterlerle birlikte annelerini ya da babalarına sorguluyoruz. Neden sevmedin? Neden bunu yaptın? Neden gittin? Öyle çok acı var ki bu öykülerde… Ancak tam da bu noktada değinmek istediğim şey şu ki yazar tüm bu aile felaketlerinin ruh hâllerini ustalıkla aktarmış. Acı anlatısına rahatlıkla dönebilecek konular çünkü anlatılanlar. Fakat öykülerde ajitasyon asla yok.


Beni en çok etkileyen öykülerden biri “Kırıntı” oldu bu bağlamda. Babası evi terk ettikten sonra annesi ve teyzesi ile birlikte büyüyen bir çocuğun duygularını okuyoruz burada. Dikkat gerektiren, alttan bir öykü daha çıkabilecek incelikte bir öykü bu. Teyze önemli bir figür. Kız çocuğundan babasına yazılmış doğrudan, onun bakışından. Peki ya anne, teyze ne durumda? Bunları da satır aralarında sezdirmiş yazar. Ben okurken her öykünün kimden kime yazıldığını gruplandırdım; oğlundan babasına/annesine, kızından babasına/annesine şeklinde. Bu şekilde bir şablon çıkarmak öykülerin dolaştığı çeperi anlamayı kolaylaştırıyor, tavsiye ederim.


Ters istikamette olan yani babadan kızına yazılmış bir öykü de “Gardiyan”. Çocuklarımızı ne zaman anlarız, onlar büyürken biz yanlarında ne kadar oluruz, tanıdığımızı saydığımız çocuklarımızı aslında ne kadar tanıyoruz? gibi psikolojik yoğunlukta sorulara cevap arayan bir öykü bu. Hayattayken aralarında kalmamış bağı öldükten sonra kızının cep telefonundaki bilgilerden, fotoğraflardan hatta sosyal medyada paylaştıklarından kurmaya, kızını o şekilde tanımaya çalışan bir babayı okuyoruz bu öyküde.


Girişte bahsettiğim, ilk on öyküden farklı bir yerde duran son öykü “Dulkuşu” ise doğrudan ebeveyn-evlât arasında yazılmış sitemlerden ya da yakarışlardan oluşmuyor. Anlatıcı yine dağılmış bir ailenin en küçük ferdi, küçük bir kız çocuğu fakat o daha çok kendi derdini bizlere, okura anlatıyor gibi. Kitaptaki en ilginç ve en sürükleyici öykülerden biri kesinlikle. Yerinde bir kapanış öyküsü olmuş. Biraz dinlesek sesini duyar mıyız Dulkuşu’nun? Polat Özlüoğlu’nun akıcı üslûbuyla henüz tanışmadıysanız bu kitabı ve elbette öncekilerini de ısrarla tavsiye ediyorum. İyi okumalar.


ANNEM, KOVBOYLAR VE SARHOŞ ATLAR

Polat Özlüoğlu

İthaki Yayınları, 2022

152 s.

bottom of page